Dayanak olarak “Genel Kredi Sözleşmesi” gösterilen icra takibinde ve dosyaya biri 2008 tarihli diğeri 2012 tarihli olmak üzere iki adet Genel Kredi Sözleşmesi delil olarak sunulduğu, her iki sözleşmede de İstanbul İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğuna dair yetki şartının bulunduğu, davalı şirket vekili sözleşmelerdeki imzayı inkar ettiğinden, öncelikle davacı vekiline hangi sözleşmeye dayandığı hususu açıklattırılarak daha sonra dayanılan sözleşme altındaki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olup olmadığı yönünden imza incelemesi yaptırılarak icra dairesinin yetkisine yönelik itiraz hadise şeklinde incelenip varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Kamu tüzel kişilerinin, kamu hizmeti görmekle yükümlü bulunmaları nedeniyle kamu hizmetleri sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı oluşan sorumluluklarının özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı- Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararların niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayalı olarak idari yargı yerinde tam yargı davası olarak ikame edilmesi gerektiği-
Başlangıçta kısmi ve belirsiz dava olarak açılan davanın dilekçe ile tam dava olarak ıslah edilmesi ve talep edilen toplam alacak üzerinden eksik peşin harcın da yatırılarak başlangıçtaki dava şartı noksanlığının giderilmesi halinde, mahkemece dava ve usul ekonomisi ilkesi de gözetilerek işin esasına girilmesi ve davaya bakılması gerekeceği-
Açılmış olan istihkak davasında, davalı alacaklı hakkında açıldığı anlaşılan "resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık" suçları ile ilgili ceza davasının ağır ceza mahkemesinde sonucu ile borçlu tarafından açıldığı bildirilen menfi tespit davasının sonucunun beklenmesi gerekeceği-
Menfi tespit davasında davacının ilamsız takibe itiraz etmiş olup takibin durmasından sonra menfi tespit davası açmasında hukuki yararı bulunduğu, asıl dava (menfi tespit davası) davalısı birleşen dava (itirazın iptali) davacısı bankaya yapılan ödemelerin tarihleri saptanıp takip tarihi itibariyle alacak miktarının belirlenmesi için konusunda uzman bir bilirkişiden rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi, ayrıca davadan sonra yapılmış ödeme var ise bu ödemenin icra müdürlüğünce infazda dikkate alınacağının gözetilmesi gerektiği, asıl dava olan menfi tespit davasının davalısı bankanın takibinde İİK'nın 72/5. maddesi anlamında haksız ve kötüniyetli sayılamayacağının kabul edilmesi gerektiği-
Alacaklının 04.09.2013 tarihli haciz talebi üzerine 21.10.2013 tarihli Sulh Mahkemesi kararıyla babalarının mirasını kayıtsız şartsız reddeden borçluların, bu aşamadan sonra taşınmazlar ve araç üzerinde herhangi bir tasarruf hakları kalmadığından borçluların haczin kaldırılmasını istemekte hukuki yararlarının bulunmadığı gibi icra müdürünün re'sen haczi kaldırma yetkisi de olmadığı-
Gider avansının yatırılması dava şartı olduğundan, HMK'nın 115. maddesi uyarınca ihtiyati haciz talebinin usulden reddine karar verileceği-
Vakıf üniversitesi ile öğretim görevlisi arasındaki ilişkinin; özel hukuk kurallarına göre belirlenen özel hukuk ilişkisi olduğu, davalı vakıf üniversitesinin, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasa'da belirtilen hükümlere tabi olması, davacının iş sözleşmesi ile çalışma olgusunu ve buna bağlı olarak İş Mahkemesinin görevini ortadan kaldırmayacağından mahkemece işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, davaya bakmaya idari yargı yeri görevli olduğundan davanın reddinin isabetsiz olduğu-
Sertifikalı tohumluk üretimi desteğinin ödenmemesinden dolayı alacak istemine ilişkin davada, kural olarak adli yargı yerinde idareyi belirli yönde işlem yapmaya zorlayıcı karar verilemeyeceği, bu yöndeki istemlerin, İYUK. mad. 2/1-b gereğince idareye karşı, idari yargı yerinde iptal davası olarak öne sürülmesi gerekeceği, görev konusunun kamu düzenine ilişkin olup taraflarca ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden gözetileceği-
Eldeki davanın alacak davası olduğu, idare mahkemesinde açılan davanın ise, söz konusu alacağa ilişkin idarece borç çıkartılması işleminin iptali istemine ilişkin olduğu, dolayısıyla eldeki davanın konusunun alacak, idare mahkemesinde açılan davanın konusunun idari işlemin iptali istemi olduğu anlaşıldığından, iki davanın konusu farklı olduğundan, derdestlik nedeniyle eldeki davanın dava şartı yokluğundan reddinin doğru bulunmadığı-