İtirazın iptali davası açıldıktan sonra menfi tespit davası açılmasında hukuki yarar yoksa da, itirazın iptali davası açılmadan önce borçlunun aleyhine girişilen icra takibi nedeniyle İİK'nun 72. maddesine dayanarak menfi tespit davası açmasında hukuki yararın bulunduğu, ödeme emrine itiraz süresinin geçip geçmemesi ve dolayısıyla takibin kesinleşip kesinleşmemesinin hukuki yarar bakımından sonucu etkilemeyeceği-
Sıra cetveli yapılırken güncel alacak miktarının göz önünde bulundurulması gerektiğini ileri süren davacının bu yöndeki itirazının esas itibariyle takip hukuk hükümlerine aykırı hareket edildiğine ilişkin olduğu, bu bakımdan davaya bakma görevinin icra mahkemesine ait bulunduğu anlaşıldığına göre mahkemece mahkemenin görevsizliği yerine dava şartı noksanlığı sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Yöneticinin aynı apartmanda arsa sahibi ve kat maliki bulunması ya da arsa sahibinden bağımsız bölüm satın alıp, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı kişisel hakları ayrıca temlik alması durumunda, çoğun içinde azın da bulunduğu ilkesinden hareketle, bina ve ortak alanlarındaki eksik iş ve ayıptan doğan zarardan yöneticinin arsa sahibi-kat maliki ya da kat maliki - temlik alan sıfatlarıyla arsa payı oranında dava açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekeceği-
Davacının hapis hakkından kaynaklanan alacağının rüçhanlı olduğu iddiasına dayalı olarak sıra cetveline itirazlarının, alacağın doğumuna (esasına) ve gerçek miktarına yönelik olmayıp, sıraya yönelik olduğu, bu durumda mahkemece, İİK'nın 142/son maddesi uyarınca İcra Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu gerekçesiyle karar tarihinde yürürlükte olan HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddi gerekeceği-
İtirazın iptali davası açıldıktan sonra aynı hukuki sebebe dayanarak menfi tespit davası açılmasında hukuki yararı bulunmadığı-
Dava, HMK’nın 114/1-ı ve i maddesi uyarınca, derdestlik nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de; derdest olduğu belirlenen Ordu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2010/317 esas sayılı dosyasında talep edilen eksik iş kalemleri ile eldeki davada talep edilen eksik işlerin aynı olmadığı, ayrıca eldeki davada gecikme tazminatı talep edilmesine rağmen ilk davada bu şekilde bir talep bulunmadığı göz önünde bulundurulduğunda konusu ve tarafları aynı olan derdest bir davadan söz etmenin mümkün olmadığı-
Davalının itiraz süresi geçtikten sonra itiraz etmiş olması sebebiyle takibin kesinleştiği, davacının kesinleşen takibe devam ederek alacağını tahsil edebileceği, itirazın iptali davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle, 6100 sayılı HMK'nın 114/1-h ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı HUMK dönemdeki uygulamaya uygun şekilde gerekçede "görevsizlik kararı", hüküm fıkrasında "mahkememizin görevsiz olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine" ibarelerine yer verilmesi doğru olmamış ise de sonucu itibariyle doğru olan kararın, HUMK'nın 438/son maddesi uyarınca değişik gerekçeyle ve hüküm fıkrasının 1. bendindeki yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Taraflar arasındaki tamir ve bakım işi ile ilgili sözleşmelerden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili istemine ilişkin davada, davalı, tamir ve bakım hizmeti bedeli ödeme sorumluluğunu açıkça kabul ve taahhüt etmiş olduğundan ve sözleşmede davalının aracı olduğuna dair bir sıfatına da yer verilmemiş olduğundan, davalının bakiye borçtan sorumlu olduğu, borcun bir kısmını daha önce dava dışı bir şirketin ödemiş olmasının bu durumu değiştirmeyeceği, davalının sözleşmeye konu gemilerin maliki olup olmamasının da üstlendiği sorumluğu etkilemeyeceği- Dava takip yetkisinin (HMK. mad. 114/1-e), davada taraf olan kişinin o davayı kendi adına yürütebilme ve talep sonucu hakkında kendi adına hüküm alabilme yetkisi (HMK. mad. 53) olduğu; taraf sıfatının (husumetin) ise, maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavram olduğu- Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif/pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet yokluğundan reddi gerekeceği, davalı sıfatına dair husumete ilişkin yapılacak başvurunun bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def'i de olmadığı, bu hususun davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece re'sen nazara alınması gerekli hukuki bir durum olduğu-
