İİK'nun 282.maddesi gereğince davalı borçlu ve borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan 3.kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğu- Davalı borçlu vekili cevap dilekçesinde davanın görevli ve yetkili mahkemede açılmadığını belirtmiş ise de HMK'nun 19/2 maddesine uygun olarak yetkili mahkemeyi açıkça göstermediğinden yetki itirazının dikkate alınmaması gerektiği- Davalı borçlunun yetki itirazı geçerli olmayacağından, davalı 3. kişinin ileri sürdüğü yetki itirazının da iİK. mad. 282 kapsamında hukuki sonuç doğurmayacağı-
Davacının çekin hamili olduğunu yaklaşık olarak ispatı ve bu hususunun iddiasını yeterli saymak gerekeceği-Mahkemece, gerekli ilanlar yapılarak oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekeceği, davacının çeki elinde iken zayi ettiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilemeyeceği-
Dava, tasarrufun iptali istemine ilişkin olup Asliye Hukuk Mahkemesince bakılması gerekeceği-
İhtiyati haciz kararına dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus yolla takibe başlandığı, aynı gün bedeli paylaşıma konu taşınmazın tapu kaydına ihtiyati haciz uygulandığı, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği ve ihtiyati haczin 10 günlük ödeme süresi sonu olan günün mesai saati bitiminde haczin kesin hacze dönüştüğü; alacaklı vekilinin satış isteyip, avans yatırdığı, icra müdürlüğünce eksiklikler giderildiğinde ve satış talebinin yenilenmesi halinde satış hususunun düşünülmesine şeklinde karar verildiği, alacaklı vekilince yeniden satış talebinde bulunulduğu, ikinci ihalede alıcı çıkmadığından İİK'nın 129/son maddesi hükmü uyarınca, satış talebinin düştüğü, alacaklı vekilince 3. kez, ve 4. kez satış istenildiği, taşınmazın satılmış olduğu anlaşılmakla, İcra Müdürlüğü'nce eksiklikler giderildiğinde ve satış talebinin yenilenmesi halinde satış hususunun düşünülmesine şeklinde karar verilmesi üzerine alacaklı vekilince yeniden satış talebinde bulunulduğunda, bu tarihinten itibaren 2 yıllık yeni bir satış isteme süresi işlemeye başlamayacağı- Mahkemece, şikayetçinin bu satış talebinin 2. ihalede alıcı çıkmaması sebebiyle İİK'nın 129/son maddesi uyarınca düştüğü, 3. satış talebinin ise, kesin haciz tarihinden itibaren başlayan İİK'nın 106. maddesindeki 2 yıllık satış isteme süresi içerisinde yapılmadığı ve buna göre şikayetçinin hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle, HMK'nın 114/1-h ve 115/2 maddeleri uyarınca sıra cetveline ilişkin şikayetin usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Şikayet olunan alacaklı tarafından bedeli paylaşıma konu taşınmazın haciz tarihinden itibaren iki yıllık kanuni süre içinde satış istendiği, satış avansının yatırıldığı ve satış talebi üzerine icra memurunun "satış şartlarının oluşmadığını" gerekçe göstererek satış talebini reddettiği görülmüş olup, süresi içerisinde alacaklının bir an evvel satışa yönelik iradesini icra dosyasına yansıtmak zorunda olduğu ve isteğini İcra Müdürlüğü'ne iletip avans yatırması ile geçerli bir satış talebinin doğmuş olacağı, bundan sonra satışın da aynı 2 yıllık süre içerisinde yapılması yönünde bir zorunluluk bulunmadığı, söz konusu haczin de geçerliliğini kaybettiğinden söz edilemeyeceği- Cüz’i de olsa satış avansının yatırılmış olmasının, usulüne uygun bir satış talebinin bulunduğu anlamına geleceği- Yatırılan masrafın yetmeyeceği sonradan anlaşılırsa, bunun tamamlanması istenebilirse de, masraf hiç yatırılmamışsa geçerli bir satış talebinin varlığından söz edilemeyeceği-İcra memurunun ret kararı, sadece satışın fiilen yapılamayacağına yönelik bir tesbitten ibaret olduğundan, yasal düzenlemeye uygun olan satış talebindeki haklılığı ortadan kaldıran bir karar niteliğinde bulunmadığının kabulü gerektiği; İcra Müdürünün ret kararının ayrıca İcra Hakimliğince iptalinin talep ve dava edilmesine gerek dahi olmadan mahkemece re'sen nazara alınması gerektiği- Süresiz şikayet hakkına sahip olan şikayet olunanın, aleyhindeki bu karara karşı İİK'nın 16. maddesine göre süreli şikayet yoluna gitmemesi nedeniyle icra müdürünün kararını iptal ettirilmemiş olmasının, yasaya uygun olarak süresinde yapılan satış talebinin sağladığı hukuki sonuçları ortadan kaldırmayacağı- Alacağın esas ve miktarına yönelik sıra cetveline itiraz davalarının kabulü halinde, davanın taraflarının sırasının değiştirilmesine karar verilemeyeceğinden, mahkemece sıra cetvelinin iptaline değil, davalıya ayrılan payın yargılama giderleri ve vekalet ücreti de dahil olmak üzere öncelikle davacı alacağının karşılanmasının tahsisine, artan kısmın davalıya ödenmesine karar verilmesi gerektiği- Sıra cetveline itiraz davaları sonunda verilen hüküm, sadece davanın tarafları bakımından sonuç doğuracağı ve verilen kabul kararı ile durumun tespiti ile yetinilmeyip, eda hükmü kurulması gerektiği-
Şikayet hakkında duruşma açılması zorunlu olmadığından, HMK.'nun gider avansına ilişkin hükümlerinin şikayet hakkında uygulanmayacağı, borca itiraz yönünden ise; gider avansının nelerden ibaret olduğu net olarak belirtilerek ve hukuki sonuçları hatırlatılarak, tamamlanması için kesin süre verilmesi gerektiği-
Kira alacağı, makul süre kira parası ve aidat alacağının tahsili, karşı dava ise kiracının kiralananın kullanıma elverişli şekilde teslim edilmemesi nedeniyle uğradığı zararlara karşılık maddi tazminat istemine ilişkin davada, eksik alınan harç yargılama sırasında da tamamlattırılmadığından, mahkemenin davacıya (karşı davalı) öncelikle eksik harcı tamamlaması konusunda süre vermesi, harcın tamamlanmasından sonra yargılamaya devam olunup, işin esası hakkında bir karar vermesi gerekeceği-
Hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak devlet aleyhine açılacak tazminat davasının ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra açılabileceği şartının kaldırıldığı-
Dayanak olarak “Genel Kredi Sözleşmesi” gösterilen icra takibinde ve dosyaya biri 2008 tarihli diğeri 2012 tarihli olmak üzere iki adet Genel Kredi Sözleşmesi delil olarak sunulduğu, her iki sözleşmede de İstanbul İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğuna dair yetki şartının bulunduğu, davalı şirket vekili sözleşmelerdeki imzayı inkar ettiğinden, öncelikle davacı vekiline hangi sözleşmeye dayandığı hususu açıklattırılarak daha sonra dayanılan sözleşme altındaki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olup olmadığı yönünden imza incelemesi yaptırılarak icra dairesinin yetkisine yönelik itiraz hadise şeklinde incelenip varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Kamu tüzel kişilerinin, kamu hizmeti görmekle yükümlü bulunmaları nedeniyle kamu hizmetleri sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı oluşan sorumluluklarının özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı- Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararların niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayalı olarak idari yargı yerinde tam yargı davası olarak ikame edilmesi gerektiği-
Başlangıçta kısmi ve belirsiz dava olarak açılan davanın dilekçe ile tam dava olarak ıslah edilmesi ve talep edilen toplam alacak üzerinden eksik peşin harcın da yatırılarak başlangıçtaki dava şartı noksanlığının giderilmesi halinde, mahkemece dava ve usul ekonomisi ilkesi de gözetilerek işin esasına girilmesi ve davaya bakılması gerekeceği-