İtirazın iptali davası açıldıktan sonra aynı hukuki sebebe dayanarak menfi tespit davası açılmasında hukuki yararı bulunmadığı-
Dava, HMK’nın 114/1-ı ve i maddesi uyarınca, derdestlik nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de; derdest olduğu belirlenen Ordu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2010/317 esas sayılı dosyasında talep edilen eksik iş kalemleri ile eldeki davada talep edilen eksik işlerin aynı olmadığı, ayrıca eldeki davada gecikme tazminatı talep edilmesine rağmen ilk davada bu şekilde bir talep bulunmadığı göz önünde bulundurulduğunda konusu ve tarafları aynı olan derdest bir davadan söz etmenin mümkün olmadığı-
Davalının itiraz süresi geçtikten sonra itiraz etmiş olması sebebiyle takibin kesinleştiği, davacının kesinleşen takibe devam ederek alacağını tahsil edebileceği, itirazın iptali davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle, 6100 sayılı HMK'nın 114/1-h ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı HUMK dönemdeki uygulamaya uygun şekilde gerekçede "görevsizlik kararı", hüküm fıkrasında "mahkememizin görevsiz olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine" ibarelerine yer verilmesi doğru olmamış ise de sonucu itibariyle doğru olan kararın, HUMK'nın 438/son maddesi uyarınca değişik gerekçeyle ve hüküm fıkrasının 1. bendindeki yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Taraflar arasındaki tamir ve bakım işi ile ilgili sözleşmelerden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili istemine ilişkin davada, davalı, tamir ve bakım hizmeti bedeli ödeme sorumluluğunu açıkça kabul ve taahhüt etmiş olduğundan ve sözleşmede davalının aracı olduğuna dair bir sıfatına da yer verilmemiş olduğundan, davalının bakiye borçtan sorumlu olduğu, borcun bir kısmını daha önce dava dışı bir şirketin ödemiş olmasının bu durumu değiştirmeyeceği, davalının sözleşmeye konu gemilerin maliki olup olmamasının da üstlendiği sorumluğu etkilemeyeceği- Dava takip yetkisinin (HMK. mad. 114/1-e), davada taraf olan kişinin o davayı kendi adına yürütebilme ve talep sonucu hakkında kendi adına hüküm alabilme yetkisi (HMK. mad. 53) olduğu; taraf sıfatının (husumetin) ise, maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavram olduğu- Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif/pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet yokluğundan reddi gerekeceği, davalı sıfatına dair husumete ilişkin yapılacak başvurunun bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def'i de olmadığı, bu hususun davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece re'sen nazara alınması gerekli hukuki bir durum olduğu-
Menfi tespit davasında ileri sürülen iddialar itirazın iptali davasında savunma sebebi olarak ileri sürülebileceğinden, borçlunun itirazın iptali davasından sonra menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı- İcra takibine konu alacak faturaya dayandığından, miktarı bilinebilir, likit olan bu alacağa dayalı icra takibine yapılan itirazın iptali halinde, davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi hükümlerine dayalı olarak davalı kurumca davacı şirketin hak edişlerinden yapılan kesintinin tahsili istemine ilişkin davada 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1. maddesi "İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu'na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur." hükmünü haiz olup, taraflar arasında işçi işveren ilişkisi bulunmaması ve davanın taraflar arasındaki 09.12.2009 tarihli hizmet sözleşmeden kaynaklanması nedeniyle, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin 15.05.2008 tarih 5763 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile değişik 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 81/1-ı bent hükmü çerçevesinde yorumlanması suretiyle çözümlenmesi gerektiğinden, tacir olan taraflar arasındaki uyuşmazlıkla ilgili görevli mahkeme, Ticaret Mahkemesi olduğundan, uyuşmazlığın esası incelenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davalı kocanın vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılarak sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesi gerekeceği-
Dava konusu yapılan iki daireden biri yönünden davanın açılmasına davalıların sebebiyet verdiğinin kabulüyle HMK'nın 326/2. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin yarısının davalı tarafa yükletilmesi ve davacı vekili lehine vekalet ücreti takdir edilmesi gerekeceği-