Apartman yöneticisi ya da yönetim kurulunun ana bina yahut ortak yerler veya bağımsız bölümlerle ilgili olarak üçüncü kişilere karşı dava takip yetkisi bulunmadığı, ancak 634 sayılı Yasa'nın tanıdığı yetkiler dahilinde dava açma hakkını kullanabilecekleri, kat malikleri kurulu kararı ile yetki verilmiş ise, yöneticinin sadece 634 sayılı Yasa hükmünden kaynaklanan davaları açabileceği, yöneticinin aynı apartmanda arsa sahibi ve kat maliki bulunması veya arsa sahibinden bağımsız bölüm satın alıp, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı kişisel hakları ayrıca temlik alması ya da yükleniciden bağımsız bölüm satın almış olması durumunda, çoğun içinde azın da bulunduğu ilkesinden hareketle, bina ve ortak alanlarındaki eksik iş ve ayıptan doğan zarardan yöneticinin arsa sahibi-kat maliki veya kat maliki - temlik alan ya da kat maliki- yükleniciden bağımsız bölüm satın alan sıfatlarıyla arsa payı oranında dava açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekeceği-   Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.' mad. 7/2.' ye göre dava şartının yerine getirilmemesi ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesi halinde mahkemece davalı yararına maktu vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Tapu Sicil Tüzüğü hükümleri nazara alındığında, tapu müdürlüklerine tapudaki hataların idari yoldan düzeltilmesine imkan verildiğinden, ilgililerin mahkemeye müracaat etmeden önce, ilk olarak tapu müdürlüklerine başvurması kaçınılmaz olup, değinilen prosedür izlenmeden mahkeme önüne getirilen davanın incelenme olanağının bulunmadığı- Eldeki davanın, görülmekte olan başka bir davada mahkemesinden alınan yetki ile açılmış olması, öncelikle tapu müdürlüklerine başvuru yapılması zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağı-
Maddi vakıaları ileri sürüp kanıtlamanın tarafların, hukuki vasıflandırmanın hakimin görevi olduğu (HMK. mad. 33)- Borçlusu hakkında yaptığı icra takibinde, üçüncü şahıs olan davalı arsa sahiplerinin birinci haciz ihbarnamesine yaptığı itirazın doğru olmadığını ileri sürerek, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin geriye etkili feshi davasında arsa sahiplerinin imalat bedeli nedeniyle takip borçlusuna borçlu oldukları iddiasıyla tazminat istemiyle açılan davanın İİK. mad.89/IV'de yer alan tazminat davası niteliğinde olduğu ve bu dava icra mahkemesince görüleceğinden, asliye hukuk mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği (HMK. mad 114/1-c; 115/2)-
Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkiyi görev ilişkisi haline getiren kanun değişikliğinin 01.07.2012 tarihinden sonra açılan davalarda uygulanacağı- 1163 s. Koop. Kanunu'nun 99.  maddesi uyarınca her iki davalı bakımından da ticari dava niteliğini haiz davaya 6102 s. TTK. mad. 5/1 uyarınca davanın değerine bakılmaksızın ticaret mahkemesince görülmesi gerekeceği- Kooperatif ile üyesi ve üye ile üye arasındaki davanın kooperatifin muamele merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde görülmesi gerekeceği-Taraflar arasındaki itirazın iptali davasında 6100 sayılı HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın mahkemenin görevine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Şikayetçinin şikayet olunan Mal Müdürlüğü'ne yönelik şikayeti, Mal Müdürlüğü'nün alacağının satış tarihi itibariyle hesaplanması gerektiğine yani, takip hukuku hükümlerine (İİK 138. md.) aykırı hareket etmesi sonucunu doğuran nedenlere dayalı olup, alacağın doğumuna ve gerçek miktarına yönelik olmadığı-
Taraf teşkilinin sağlanması dava şartı olup, bu şart sağlanmadan işin esasına girilemeyeceği- Davacıların, taşınmazı kendilerinin imar-ihya ettiğini, müdahil davacı M. K.'in ise, taşınmazın tereke malı olduğunu iddia etmesi sebebiyle mirasçılar arasında menfaat çatışması bulunduğundan müdahil davacının talebi yönünden taraf teşkilinin sağlanması için terekeye mümessil tayin ettirilerek taraf teşkili sağlanmalı, bundan sonra müdahil davacı ve davacıların delilleri toplanarak ve toplanan deliller değerlendirilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği- 
Mahkemenin görevli olması hususunun dava şartlarından olduğu, dava şartı noksanlığı tespit edilirse davanın ''görev yönünden reddine, mahkememizin görevsizliğine'' karar verilmesi olarak değil de davanın usulden reddedilmesine karar verilmesi gerektiği-
Davalı İçişleri Bakanlığı'na bağlı Emniyet Müdürlüğü tarafından davacıya ait aracın şasesinin araca ait olduğunun ve orjinal olduğunun tespit edilmesi istemine ilişkin eldeki davada; idare tarafından, dava konusu talebe ilişkin olarak yapılan işlemler "idari işlem" niteliğinde ve bu işlem davalı idarenin görevi kapsamında olup, hiç yapılmaması, geç yapılması ya da gereği gibi yapılıp yapılmadığı hususunun idari yargı yerinin denetimine tabi olduğu- Görevin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi hizmet kusuru niteliğinde olup idarenin işleminden doğan talepler için; İYUK'un 2/1-b maddesi gereğince idareye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerektiği- Görev sorunu, açıkça veya hiç ileri sürülmese de kendiliğinden dikkate alınacağından davanın, davalı İçişleri Bakanlığı yönünden yargı yolu bakımından usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
"Davalı lehine düzenlenen üst sınır ipoteği ile ilgili akit tablosunda "0" olarak gösterilen faiz oranına aykırı olarak asıl alacağa faiz eklenerek ve üst sınır ipotek limiti aşılarak, davalıya pay ayrıldığı" iddiasına dayalı itirazın alacağın doğumuna ve esasına yönelik olmadığı- İpoteğin bir üst limit ipoteği olup olmadığını belirlemenin icra mahkemesinin görevine girdiği-
İşçinin çalıştığı sırada gerçek işverenin tespitinin, Anayasal sendikal haklarının kullanılması açsından da büyük önemi bulunduğu, işçinin gerçek işverenin kim olduğunun saptanması ile işkolunun buna göre belirleneceği, sendika üyeliğinin buna göre gerçekleşebilecek ve toplu iş hukukuna dayanan hakların bu şekilde kullanılabileceği- İşçinin çalıştığı sırada açabileceği davada alt işverenlik ilişkisinin muvazaaya dayandığının tespitini istemesinin, vazgeçilmesi mümkün olmayan sosyal güvenlik haklarını da ilgilendirdiği, yapılacak tespite göre gerçek işveren tarafından işçinin sosyal güvenlik primlerinin ödenmesi gerekeceği ve bu konuda yaptırımların muhatabının gerçek işveren olduğu- İş ilişkisinin sona ermesinin ardından açılacak tespit davasında hukuki menfaatin bulunmadığı ve eda davası açılması gerektiği sonucuna ulaşılmasının mümkün olduğu, ancak çalışan alt işveren işçisinin alt işverenlik sözleşmesinin muvazaaya dayandığını ileri sürmesi ve bu yönde bir tespit isteğinde bulunması korunmaya değer çok önemli hukuki menfaatler içerdiği, davanın salt davalı Bakanlık aleyhine açılmasında da bir usulsüzlük bulunmadığı, davacılar vekilinin, alt işverenlik ilişkisinin muvazaaya dayandığını ve gerçek işverenin davalı Bakanlık olduğunu ileri sürdüğüne göre davanın Bakanlık aleyhine açılmasının kendi içinde tutarlı olduğu, mahkemece işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken hukuki yarar yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesinin hatalı olup kararın bu yönden bozulması gerektiği-