Davacıya kasko sigortalı aracın, yol üzerinde bulunan lastik parçalarının neden olduğu tek taraflı kaza sonucu hasarlandığı iddiasıyla Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan davada mahkemece, uyuşmazlığın esasına girerek davanın reddine kararı verilmiş ise de, Karayolları Genel Müdürlüğü kamu tüzel kişisi olup, kamu hizmeti görmekle yükümlü bulunmaları nedeniyle kamu hizmetleri sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı oluşan sorumluluklarının özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı, kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekeceği-
3402 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılan orman kadastrosuna ve kadastro tespitine karşı askı ilân süresi içinde açılan davaların kadastro mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekeceği,  yörede yapılan orman kadastrosunun askı ilân süresinden sonra açılan eldeki davanın, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerektiğinden mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Sıra cetvelinde şikayetin, kural olarak şikayet edene göre sıra cetvelinde öncelikli olan ya da aynı derecede hacze iştirak eden alacaklılara, yani, kendisine pay ayrılan ve şikayet sonucundan etkilenecek olan alacaklılara yöneltilmesi gerektiği- Şikayete konu sıra cetvelinin 1. sırasında yer alan şikayet olunanın haczinin ilk haciz olduğu, şikayetçinin satış tarihinden önce bedeli paylaşıma konu taşınmaz üzerine haciz koyduğundan, 6183 s. K. mad. 21/1  uyarınca, ilk hacze iştirak hakkı bulunduğu, mahkemece, ilk haczin kamu haczi olmamasına rağmen 6183 s. K. mad. 69 uyarınca şikayetin reddinin hatalı olduğu-
Davacı tarafından Belediyeden kiralanarak işletilen kafeteryaya ilişkin abonelik sözleşmesinden doğan fatura borcuna yönelik her iki tarafın da ticari işletmesine ilişkin davada görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu- Mahkemece; davanın "ticari dava" olarak kabulü ile öncelikle yargı yerinde ayrı asliye ticaret mahkemesi varsa görevsizlik nedeniyle HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine, ayrı asliye ticaret mahkemesi yoksa, davaya asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla bakılması ve HMK. mad. 297/1-a uyarınca da, kararın asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla verildiğinin hükümde gösterilmesi gerektiği-
Davacının, dava açmakta hukuki yararın bulunmasının bir dava şartı olduğu, dava şartlarının davacı açısından oluşup oluşmadığı incelenerek oluşacak sonuca göre davanın esası hakkında karar verilmesi gerektiği-
İcra mahkemesi kararlarının infazı için kesinleşmesini zorunlu kılan yasal bir düzenleme mevcut olmadığından şikayet üzerine icra mahkemesince verilen ödeme emrinin iptali kararının ardından borçluya yeni ödeme emri gönderilebileceği, yeni ödeme emrinin tebliği ile birlikte borçlunun itiraz ve şikayet hakkının yeniden doğacağı-
İş bu davanın davacısının, davalı aynı sigorta şirketi aleyhine ......... Asliye Ticaret Mahkemesinin ...... esasında maluliyet tazminatına ilişkin dava açtığı, davacı vekilinin 06.07.2010 tarihli feragat dilekçesi ve 19.10.2010 tarihli duruşmadaki feragat beyanı üzerine davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, kararın temyiz edilmeden kesinleştiği anlaşıldığından, davalı sigorta şirketince süresinde kesin hüküm itirazında bulunulmuş olup, iş bu hüküm birleşen dava yönünden kesin hüküm oluşturduğundan yerel mahkemece, 6100 sayılı HMK 114/1-i ve 115/2. maddeleri gereğince birleştirilen davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
Acele hallerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere vasinin dava açması için vesayet makamının izni gereklinin olduğu (TMK. mad. 462/8)- 
Yabancı mahkeme ilamının posta yoluyla tebliğ edildiği,usulünce kararın kesinleşmediği gerekçesiyle tenfize ilişkin davanın reddine karar verilmişse de,  karar metninden davalı vekilinin Köln'de ikamet ettiği anlaşıldığından, mahkemenin posta yoluyla davalı vekiline yaptığı bir tebligat varsa tebligat geçerli olup diplomatik yolla davalıya tebligat yapılmasının gerekmediği, mahkemece, kararın davalı vekiline tebliğine dair tebligat belgelerini sunması için davacı vekiline süre verilmesi, davacı vekilince bu belgelerin temini mümkün değil ise gerektiğinde adli yardımlaşma yoluyla yabancı mahkemeden karar tebliğine dair belgeler istenerek ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- Yabancı mahkeme ilamının aslı veya onaylı sureti ve onaylı tercümesi ile kararın kesinleştiğini gösteren usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesini sunulmamış olduğundan, davacı vekiline bu hususta, HMK'nın 115/2. maddesi uyarınca usulünce kesin süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesinin gerektiği- HMK. mad. 1114/1-(ı)-(i) uyarınca derdestlik ve kesin hüküm dava şartlarından olması nedeniyle mahkemece resen gözetilmesi gerektiği- 
Davacı Belediye tarafından davalı hakkında hal işgaliye ücreti ile taraflar arasındaki abonelik sözleşmesinden kaynaklanan su ve atıksu bedelleri için düzenlenen ödeme emrinin tahsili amacıyla, yine davacı Belediye tarafından davalı şirket aleyhine icra takibi başlatıldığı, takibin 6183 sayılı kanuna dayalı bir takip olmayıp ilamsız icra takibi olduğu, bu nedenle davanın adli yargının görevi içinde olduğu-