TSE tarafından davalı ile aralarındaki TSE standartlarına uygunluk değerlendirmesi ve belgelendirilmesine ilişkin sözleşmeden kaynaklı alacak iddiasına ilişkin davada, taraflar arasındaki uyuşmazlık TSE markasının kullanımından değil, hizmet sözleşmesinden doğan alacak iddiasına dayandığından, işbu davada 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanmasının söz konusu olmayacağı-
Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekeceğinden, mahkemece, davanın HMK 114/1-b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK 115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği- 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş olan Yasa'nın 101. maddesine göre bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği-
Dava, faydalı model belgesi ile korunan buluşun haksız kullanımı nedeniyle açılmış tecavüzün tespiti, durdurulması, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, uyuşmazlığın bu niteliğine göre 551 sayılı KHK'nın, 22.06.2004 tarih ve 5194 sayılı Yasa ile değiştirilen 146. maddesi hükmü uyarınca davaya bakma görevinin fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesine ait olduğu, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun, 16.09.2004 tarih ve 396 sayılı kararı ve daha sonra alınan ve halen yürürlükte olan 24.03.2005 tarih ve 188 sayılı kararı ile anılan Kanun Hükmünde Kararname ile düzenlenen hususlardan kaynaklanan uyuşmazlıklara ilişkin davalar bakımından, fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmayan yerlerde, asliye ticaret mahkemesi kurulmuş olup olmamasına bakılmaksızın, bir ya da iki asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde bir numaralı asliye hukuk mahkemesi, ikiden fazla asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde 3 numaralı asliye hukuk mahkemesi görevlendirilmiş olup, bu mahkemelerin yargı çevresinin adli yargı adalet komisyonlarının merkez ve mülhakatları olan ilçeleri kapsadığı-
Şikayet olunan asılın takip dosyasında tüm iş ve işlemlerini yürütmekle görevli bulunan vekile gerekli tebligatın yapılması ile taraf teşkiline ilişkin işlemlerin tamamlandığı,  sıra cetvelinde gemi alacaklısı hakkının rehin veya ipotekle temin edilmiş olsun veya olmasın diğer bütün alacaklılara karşı önceliği bulunduğu- Sıra cetveline ilişkin şikayetin, kendine pay ayrılan ve şikayet sonucundan etkilenecek olan alacaklılara yöneltilmesi gerektiği-
Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraza ilişkin davada, davacının alacaklı olduğu icra dosyasında bedeli paylaşıma konu borçluya ait aracın trafik kaydına ilk olarak 14.07.2009 tarihinde haciz konmuş ve mahkemece, geri çevirme kararıyla istenmesine rağmen sunulmayan 22.06.2004 tarihli rehin sözleşmesi dayanak gösterilmek suretiyle davalı kooperatifçe davacının haciz tarihinden sonra 08.03.2010 tarihinde dava dışı kişinin kredi borcu sebebiyle bedeli paylaşıma konu araç üzerine rehin konulması işleminin muvazaalı olarak kabulü gerektiği- Mahkemece, sıra cetvelinde davalı kooperatife ayrılan payın yargılama giderleri ve vekalet ücreti dahil olmak üzere öncelikle davacıya ödenmesine, artan kısım bulunması halinde, davalı kooperatife bırakılmasına karar verilmesi gerektiği- İİK. 142/1 uyarınca sıra cetveline ilişkin davanın kendine pay ayrılan ve şikayet sonucundan etkilenecek olan alacaklılara yöneltilmesi, "borçlu" yönünden sıra cetveline ilişkin davanın hukuki yarara ilişkin dava şartı noksanlığından, HMK mad. 114/1-h ve 115/2 uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Şikayetçi vekilinin, bedeli paylaşıma konu taşınmazın üzerindeki ipoteğin kapsamına şikayetçinin kredi riskinden kaynaklanan diğer alacaklarının da dahil olduğu, bu nedenle satış bedelinin tamamının müvekkili bankaya ödenmesi gerektiği iddiasına dayalı olarak sıra cetvelinin iptaline yönelik istemi, alacağın hesaplanmasına ve kapsamına, diğer anlatımla takip hukuku kurallarının yanlış uygulamasına yönelik olup; şikayetçi vekilinin müvekkili bankanın veya şikayet olunanın alacağının hiç ya da gösterilen miktarda bulunmadığına yönelik olmadığından itirazın, alacağın doğumuna ve esasına yönelik olmadığı, bu durumda mahkemece, icra mahkemesinin görevli olduğu- Mahkemece, karar tarihinde yürürlükte olan HMK'nın 114/1-c maddesi hükmü uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, şikayetin anılan 115/2. madde hükmü uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yürürlükte bulunmayan 1086 sayılı HUMK'nın dava şartı öngörmeyen göreve ilişkin 7 ve 27. madde hükümlerine uygun olarak gerekçede, "bu itirazı inceleme yetkisi ve görevi ........ Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğundan mahkememizin görevsizliğine'' ve hüküm fıkrasında "mahkememizin görevsizliğine" ifadesine yer verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece, emlak vergisi alacağının 6183 sayılı Yasa'nın 21/2. maddesi uyarınca öncelikle ödettirilmesi gerektiğine ilişkin mahkemenin ilk kararının, şikayet olunanın temyiz isteminin sair ret kapsamında reddi üzerine şikayetçi lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğu gözetilerek, şikayetin kabulü ile emlak vergisi alacağının öncelikle ödettirilmesini sağlamak üzere sıra cetvelinin iptaline karar verilmesi gerekirken, İcra Müdürlüğünce İİK'nın 134/5. maddesi uyarınca emlak vergisinin şikayet olunan tarafından dosyaya yatırılmasının mümkün bulunduğu gözden kaçırılarak, usuli kazanılmış haklar dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Şikayetçi tarafça öncelikle emlak vergisinin ödenmesi gerektiği hususunun, şikayetçi lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğu ve mahkemece bu yönden şikayetin kabulü gerektiği hususu hükmün gerekçesinde açıklandığına göre, şikayetçinin, öncelikle emlak vergisi ödenmeden taşınmazın tescil işleminin usulsüz olduğuna yönelik icra memur işlemi şikayetinde artık hukuki yararının kalmadığı gerekçesiyle, HMK'nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca hukuki yarar yokluğu sebebiyle şikayetin usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacı vasisi tarafından kısıtlı davacı adına dava açılabilmesi için TMK'nın 462/8. maddesi gereği, vesayet makamından husumete izin kararı alınması gerektiğinden, davacı vasisine, davalı aleyhine işbu sıra cetveline itiraz davasını açabilmesi için TMK'nın 462/8. maddesi uyarınca husumete izin verilip verilmediğinin vasiden sorularak, varsa bu kararı sunmak üzere kesin süre verilmesi gerektiği-  İİK'nın 83/2. madde hükmüne göre, maaş üzerinde birden fazla haciz varsa bunların icra müdürlüğünce sıraya konacağı ve sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe sonraki haciz için kesintiye geçilemeyeceği-  İcra Müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK'nın 355. madde hükmü uyarınca bildirilmesi üzerine Ceza İnfaz Kurumu'nca düzenlendiği anlaşılan ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği-  Mahkemece, davanın TBK. 19'da düzenlenmiş genel muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü ile ispat yükü yönünden genel ilkelere uygun olarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği-
Dava tarihi itibariyle, davacı kooperatifin muamele merkezinin tespiti ile, icra dairesinin yetkisine itiraz edilmediğinden, icra dairesinin yetkisinin kesinleştiği gözetilerek, dava tarihi itibariyle kooperatifin muamele merkezinin bir başka yer olduğunun belirlenmesi halinde, mahkemenin kesin yetkisine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle HMK. mad. 114/1-ç ve 115/2 uyarınca itirazın iptali davasının usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Mahkemece, takip dayanağı olduğu ileri sürülen müşterek müteselsil borç senedinde sigorta giderlerinin de ödenmesinin taahhüt edildiği gözetilerek, kooperatif defter, kayıt ve belgeleri üzerinde kooperatif uygulamaları konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılarak, davalı ile davacı kooperatif arasında başkaca kredi ilişkisi olup olmadığı, davalının ödeme savunması da değerlendirilerek, varsa bakiye borcu olup olmadığı hususunda ek rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-