Değeri iki bin lira ile üç bin lira arasında olan tüketici uyuşmazlıkları için yasa gereğince öncelikle il tüketici hakem heyetlerine başvuru yapılmasının zorunlu olduğu ve bu hususun yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı olduğu anlaşılmakla, hakem heyetine başvurmadan dava açılması nedeniyle, dava şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkileri kullanması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekeceği, bu durumda mahkemece, davanın HMK 114/1-b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK 115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacı ile davalı sigorta şirketi arasında sigorta sözleşmesi mevcut olup davacı sigortalının, zarar gören üçüncü şahıslara ilamlı icra dosyasında ödeme yaptıkları iddiasıyla bu sözleşmeye dayalı olarak davalı sigorta şirketinden rücuen tazminat talebinde bulunduğu, davalı şirketin zorunlu trafik sigortacısı olup davacının üçüncü kişilere kusurlarıyla sebebiyet verdiği zararları karşılamak durumunda olduğu, zarar gören üçüncü kişilerin zararları davacı tarafından karşılandığı takdirde ise, davacının yaptığı ödemeyi davalı sigorta şirketinden rücuen talep etmeye hakkının olduğu, mahkemece dava her ne kadar aktif dava ehliyeti yokluğundan usulden reddedilmiş ise de, bu durumda davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğundan, davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan usulden reddi doğru olmadığı gibi, hükmün gerekçesinde davacılar tarafından henüz kesinleşmiş bir mahkeme ilamına dayalı ödeme yapılmadığı ve diğer hukuk dosyasında zorunlu trafik sigorta şirketine ihbarda bulunulmadığı şeklindeki gerekçelerle esasa girilerek hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulmasının da doğru olmadığı-
Davaya bakmakta mahkemenin görevli olmadığı anlaşıldığından HMK'nın 114/ç ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden davanın usulden reddine, HMK'nın 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde mahkemeye başvurarak dosyanın gönderilmesi talep edildiğinden dosyanın görevli ve yetkili ....... Nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Dava sırasında ölen ve taraf ehliyeti son bulan davalı hakkında hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, mahkemece davalının mirasçılarına davanın yöneltilmesi gerektiği-
Değeri 3.300,00 TL ve üzeri olan uyuşmazlıklarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu, bu hususun dava şartı olup, tüketici mahkemelerince re'sen dikkate alınması gerekeceği-
Dava trafik kazasından kaynaklanmakta olup, trafik kazasının netice itibari ile bir haksız fiil olduğu, davacı tarafın HMK'nun 16. maddesi gereğince seçimlik hakkını kullanarak kendi ikametgahı(zarar gören olarak) mahkemesinde dava açtığı, kaldı ki davalılar yetki itirazında da bulunmamış olup, mahkemece re'sen nazara alınması gereken kesin yetki halinin de söz konusu olmadığı, bu durumda mahkemece, işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Üçüncü kişinin çalışanının üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunmaya yetkili olmadığı bu durumda,  3. şahıs tarafından usulüne uygun yapılmış bir istihkak iddiası bulunmadığından davacı alacaklının İİK. mad. 99 uyarınca istihkak davası açmakta hukuki yararının olmayacağı-
Dava konusu 165 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı incelendiğinde taşınmazın Boğaz Köyü Tüzel kişiliği adına 15.11.2002 tarihinde hükmen tescil edildiği, tescile dayanak ilamda Hazine'nin taraf olduğu, kararın 15.11.2002 tarihinde kesinleştiği Boğaz Köyü Tüzel Kişiliği adına tapu kaydının oluştuğu, davalının da taşınmazı 29.05.2014 tarihinde tapuda tashihen devraldığı; bu durumda dava konusu parselin tapuya tesciline esas olan Karacabey Kadastro Mahkemesi'nin 25.08.2000 tarih 1994/4 Esas ve 2000/1 Karar sayılı ilamının eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturduğu açık olup, davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesinin gerektiği-
Orman parseli üzerinde meydana getirilen muhdesatlara yasallık sağlayacak şekilde tespit kararının verilemeyeceği-