6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 382. vd. maddelerine göre tapu kayıt maliki ile davacının aynı kişiler olduğunun tespiti davaları çekişmesiz yargı işi olup, talep tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 383. maddesine göre de, çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkemenin, aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemeleri olduğu-
Mahkemece; her ne kadar, davacının davasının mahkemenin 2012/635 E.sayılı dosyasındaki sebeplere dayandığı, bu konuda da kesinleşmiş hüküm bulunduğu, HMK'nun 114/1-i maddesi uyarınca aynı davanın önceden kesin hükme bağlanmış olmasının bir dava şartı olduğu gerekçesiyle HMK'nun 114/1-i ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de; tedbir nafakasının her gün doğan ve işleyen haklardan olması ve miktarının (konusunun) değişmesi nedeniyle, önceki tarihli tedbir nafakasının reddine ilişkin mahkeme kararı maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceği- Her davanın açıldığı tarihe göre değerlendirilmesi gerektiği-
Tapu kayıt malikinin davacının miras bırakanı ile ayni kişi olduğunun tespiti isteği- Çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkemenin, aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemeleri olduğu-
Davanın, BK’nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkin olup yazılı yargılama usulüne tabi olduğu, davacıya borcun doğumunun işlem tarihinden önce doğduğunu ispat imkanı verilmeden yazılı şekilde karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Kooperatifin ihyası davasının açılabilmesi için ek tasfiye işlemlerinin zorunlu olduğunun anlaşılması gerektiği-
Mahkemece, öncelikle dava dosyasının getirtilerek incelenmesi, borçlunun mirasının yasal mirasçıları tarafından reddedilip edilmediğinin araştırılması ve bu suretle, mirasçının miras yoluyla kendisine intikal eden taşınmazlardaki borçlunun hisseleri üzerine konulan haczin kaldırılmasına yönelik şikayetinde hukuki yararının bulunup bulunmadığının belirlenmesi, şikayetçinin hukuki yararının bulunduğunun saptanması halinde ise, işin esasının değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Yerel mahkeme tarafından sigortalı ile sigortalayan arasındaki ilişki kira sözleşmesinden kaynaklanmadığından genel yetkili mahkemelerin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş olsa da işyeri sigortacısı aynı binadaki 2 no’lu bağımsız bölümden kaynaklanan dahili su sirayetinden zarar gördüğünü iddia ettiği sigortalı işyeri için ödediği hasar tazminatının, işyerinde kiracı olan sigortalısının haklarına halef olarak üst kattaki bağımsız bölüm malikinden rücuen tahsili için dava açtığından sigortalı ve davalının bulunduğu binada kat mülkiyeti kurulup kurulmadığı araştırılarak, taşınmazda kat irtifakı veya kat mülkiyeti tesis edilmiş ise anlaşmazlığın sulh hukuk mahkemelerinde görülmesi gerektiği-
Trafik kazasından kaynaklanan yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davada, kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar, niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi uyarınca idari yargı mahkemelerinde tam yargı davası açılmasının gerekeceği-
İlk satış talebinin yasal süresinde yapılması halinde, İİK. mad. 150/e uyarınca takibin düşmesinin söz konusu olmadığı-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerine ilişkin uyuşmazlığın 6502 sayılı Kanun'a göre Tüketici Mahkemelerinde değil, genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemelerinde çözümlenmesi gerektiği- Mahkemece, HMK. mad. 114/1-c ve 115/2 gereğince göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, karar tarihinde yürürlükte olmayan ve göreve ilişkin dava şartı öngörmeyen HUMK'nın göreve ilişkin 7 ve 27. madde hükümlerine uygun olarak gerekçede ve hüküm fıkrasında "Dava dilekçesinin görev yönünden reddine, mahkememizin görevsizliğine" ibarelerine, yer verilmesinin hatalı olduğu-