Ruhsal rahatsızlık ileri sürülmüş olup; iddianın dosya arasındaki delille doğrulanması sebebiyle; mahkemece yapılacak iş; tarafın, vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun ön sorun sayılarak sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesinin gerektiği-
Davalı-davacının kısıtlanması amacıyla vesayet davası açıldığı, bu hususun bir ön sorun sayılarak sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesi gerektiğine-
Zilyetliğe tecavüzün men’i ve eski hale getirme istemi- Mahkemece davacı tarafa, adresini bildirilmeyen davalı için bu hususta kesin süre verilmiş olduğu görüldüğünden; bahsi geçen davalı yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi ve diğer davalılar için ise, işin esası hakkında yargılama yaparak hüküm tesis edilmesi gerektiği-
OHAL ile ilgili mevzuat hükümlerine göre adına nemalandırılmak üzere Toplu Konut Fonuna yatırılmış olan tazminatın davalı bankadan tahsiline ilişkin alacak davasının tüketici mahkemesinde görülmesi gerektiği- "Davacı adına yatırılan paranın bankada olmasının davacının bankayla yaptığı bir sözleşmeye veya hukuki işleme dayalı olmayıp fon ile banka arasındaki işlemden kaynaklandığı dolayısıyla, 6502 sayılı TKHK kapsamında tüketici işleminin bulunmadığı, tahsili istenen tazminatın mesleki nedenlerle tahakkuk ettirilmiş olduğu, bu sebeplerle ticaret mahkemelerinin görevli olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Davacı taraf, "alacağının niteliğine göre davalı vergi dairesine ilk sırada pay ayrılmaması gerektiğini" ileri sürdüğünden, bu itiraz davalının alacağının esasına ya da miktarına yönelik olmadığından, itirazı inceleme görevinin icra mahkemesine ait olduğu-
Dava dilekçesinde davalı olarak kayyıma yer verilmiş olup, davanın hasımsız açıldığından söz edilemeyeceği, o halde, işin esasının incelenmesi gerekeceği-
Alacaklı tarafça borçlu aleyhine başlatılan takip esnasında, alacaklı vekilinin 05.12.2014 tarihli dilekçesi ile gerçekte borçluya ait olmakla birlikte üçüncü kişi kardeşi .... adına kayıtlı dava dışı şirket nezdinde kayıtlı şirket hisselerinin İİK'nin 99. maddesi uyarınca haczini talep ettiği, bunun üzerine İcra Müdürlüğünce dava dışı şirkete yazı yazılarak üçüncü kişi adına kayıtlı hisselerin İİK'nin 99. maddesi uyarınca kayden haczine karar verildiğinin bildirildiği, anılan hacze ilişkin olarak üçüncü kişi veya İİK'nin 96/1 maddesi uyarınca borçlu tarafından üçüncü kişi lehine istihkak iddiası öne sürülmeden eldeki davanın alacaklı tarafça açıldığı ve haczedilen şirket hisselerinin borçluya ait olduğuna karar verilmesinin talep edildiği anlaşıldığından, davacı alacaklının İİK'nin 99. maddesi hükümlerine göre istihkak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından, 6100 sayılı HMK'nin 114/ h ve 115/2 maddeleri uyarınca, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekeceği- Mahkemece alacaklı tarafça açılan davanın reddine karar verilmesine rağmen kendisini vekil ile temsil ettiren davalı üçüncü kişi yararına vekalet ücretine hükmedilmemesinin doğru olmadığı- Mahkemece üçüncü kişinin şikayet başvurusunun kabulüne karar verilmesine rağmen şikayete konu işlemin niteliğine göre alacaklının yapılan işlemin gerçekleşmesinde kusurunun olduğu nazara alınmaksızın yargılama giderlerinin üçüncü kişi üzerinde bırakılmasının ve lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin doğru olmadığı-
Davacı vekilinin kaza sebebi ile hayatını kaybedenin desteğinden yoksun kalan müvekkiller için destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden alınarak taraflarına ödenmesini talep ettiği davada, arabuluculuğa başvurunun dava şartı olduğu, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin dava dilekçesine eklenmek zorunda olduğu-
Davacı, davalı şirketin işçisi olup, anılan şirket hisselerinin özelleştirme uygulaması kapsamında başka bir şirkete satılarak devredildiği, şirketin tüzel kişiliğini devirden sonra koruduğu, davacının devirden sonra da yine aynı şirkette çalışmaya devam ettiği ve feshin anılan şirketçe gerçekleştirildiği sabit olduğundan, davalı şirketin, onu satın alan şirket ile aynı gruba dahil olmakla birlikte farklı bir tüzel kişiliği haiz şirket olup, davada taraf sıfatının bulunmadığı, anılan nedenle bu şirket hakkında açılan davanın taraf sıfatı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
