Borçlu şirketin dava tarihi itibariyle muamele merkezinin bulunduğu yer Beyoğlu ilçesi olduğundan yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu-
Davalıya atfedilen kusurun hizmet kusuru teşkil eden eyleme dayandığı görüldüğünden, mahkemece, davanın HMK 114/1-b.maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK 115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kayyımlık sadece taşınmazın yönetimine ilişkin olup, yönetim kayyımlığının amacının TMK'nin 427. maddesi gereği gerekli olan yönetimden yoksun kalan ve yönetimi başkaca yollarla sağlanamayan malvarlığının yönetilmesi olduğu, dolayısı ile kayyımın atandığı malvarlığını yönetme dışında bir görevinin de bulunmadığı, İstanbul Defterdarlığı'nın açılan tespit davasında hak ve menfaatini ilgilendiren bir durum mevcut olmadığı halde mahkemece davaya dahil edilmesinin "taraf" sıfatı kazandırmayacağı- Nüfus müdürlüğü temsilcisinin yargılamanın ......... tarihli oturumuna katıldığı, mahkemenin ara karar ile Nüfus Müdürlüğü'nün davada taraf olmadığı gerekçesi ile temsilcinin oturumdan çıkartıldığı, son oturuma da nüfus temsilcisi katılmadan davaya bakılıp işin esası hakkında hüküm kurulduğu, mahkemenin oluşumuna ilişkin kanun hükmü dikkate alınmadan, nüfus idaresi temsilcisi yokluğunda yargılama yapılarak hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Dava konusu yapılan haciz sırasında yetkili olduğunu beyan ederek 3. kişi şirket yararına istihkak iddiasında bulunan kişinin üçüncü kişi şirketin ortağı ya da yetkili temsilcisi olmadığının sabit olduğu, davalı üçüncü kişi tarafından hacizden itibaren İİK’nin 96/3. maddesinde belirtilen 7 günlük süre içerisinde yapılmış bir istihkak iddiasının da bulunmadığı, o halde davacı alacaklının İİK 99. maddesi hükümlerine göre istihkak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından, 6100 sayılı HMK'nin 114/ h ve 115/2 maddeleri uyarınca, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Şirket, ticaret sicilinden terkin edilmekle taraf ehliyeti son bulacağından, davacı vekiline terkin edilen davalı şirket yönünden, eldeki davaya hasren şirketin ihyası için dava açması hususunda mehil verilerek, şirketin ihyası sağlanıp taraf teşkili tamamlandıktan sonra işin esasına girilerek karar verilmesi gerekeceği-
Davaya konu edilen kira sözleşmesi incelendiğinde, kiracı olarak, sözleşmenin ön yüzüne adı geçen şirketin adının yazıldığının, ikinci sayfadaki imza kısmının ise anılan şirketin kaşesi üzerine tek imza atılmak suretiyle imzalandığının anlaşıldığı, bu durumda kiracının şirket olduğunun kabulü gerekeceği, dava ise başka bir kişi tarafından kendi nam ve hesabına açılmış olup, kiracı olmadığı anlaşılan davacının kendi adına kira sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsilini istemesinde aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı-
Davacıların kanuni temsilcileri vasıtasıyla görevlendirilen vekilin, vekalet görevinin ergin olmaları nedeniyle sona erdiğinden haberdar edilmeleri; davayı bizzat takip yahut başka bir avukat görevlendirmek suretiyle mevcut usuli sorunu ortadan kaldırabilecekleri açıklanarak, bu yönlerden karar almalarına yetecek uygun bir süre verilerek ortaya çıkacak sonuç çerçevesinde işlem yapmak gerekeceği, ancak, yerel mahkemece davacılara tebligat çıkartılarak durumdan haberdar edilmeksizin ve davayı bizzat takip yahut başka bir avukat görevlendirmek suretiyle davaya devam edebilecekleri açıklanmaksızın yetkisiz hale gelen vekile bildirim ile yetinilerek, davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmadığı gibi, kabule göre, HMK'nun 77. maddesi gereğince hüküm sonucunun davanın açılmamış sayılması şeklinde oluşturulmamasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
İdari karar ve eylemlerden doğan zararlar niteliğinde bulunan zararın ödetilmesi isteklerinin 11.2.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararında değinildiği üzere tam yargı davasının konusunu oluşturacağı, bu davaların ise 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 2. maddesi hükmünce idari yargı yerinde açılması gerekeceği, bu nedenlerle davalı kurumun kamu hizmeti sırasında verdiği zarardan dolayı Adli Yargı'da dava açılamayacağından, HMK'nın 114/1-b maddesi gereğince yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle ve HMK'nın 115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar vermek gerekeceği-
Uyuşmazlığın Milli Eğitim Bakanlığı Okul Aile Birliği Yönetmeliği'nin uygulanmasından kaynaklı olduğu anlaşılmakta olup, Yönetmeliğin 28/3. maddesinde "Sözleşmenin uygulanması sırasında ortaya çıkabilecek hukuki ihtilafların çözümü için kanuni yollara başvurulmak üzere okul yönetimince ilgili mülki idare amirine durum bildirilir." hükmünün yer aldığı, mahkemece bahsi geçen yönetmelik hükmünün davacının taraf ve dava ehliyeti yönünden somut olaya uygulanırlığı değerlendirilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Borçlular vekiline konkordato gider avansını yatırması için meşruhatlı davetiye tebliğ edilmesine karşı borçlular vekili kesin süre içerisinde konkordato gider avansını yatırmadığından davanın İİK'nun 285/4. Maddesi yollamasıyla HMK'nun 114/1-(g),114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca usulden reddine karar vrelmesi gerektiği-