"Başvuru formu" uygulamasının başladığı 02.08.2018 tarihine kadar arabuluculuk anlaşamama tutanağında arabuluculuğa konu alacaklar tek tek belirtilmeden "işçilik alacakları”, "işçi-işveren uyuşmazlığı” gibi soyut ifadeler kullanılmış ise, başvuru formu getirtilip, talepler açık açık belirtilmiş ise talep formunda belirtilen alacakların görüşmelere konu edildiği, açıkça belirtilmemiş ise taraflar arasındaki işçilik alacaklarının tamamının arabuluculuğa konu edildiğinin kabul edilmesi gerektiği- Başvuru formu uygulamasının başladığı 02.08.2018 tarihinden sonraki başvurularda, başvuran ve özellikle başvuru arabuluculuk ile görevli mahkemenin memuruna yapılmış ise görevli memurun başvuru formundaki bu tür eksiklikleri giderecek uyarılarda bulunması, 02.08.2018 tarihinden sonraki başvurularda başvuru formu içeriğine itibar edilerek sonuca gidilmesi gerektiği- Somut uyuşmazlıkta, davacı arabuluculuğa başvururken taleplerini başvuru sırasında belirttiğini iddia ettiğinden, mahkemece, arabulucuya başvuru evrakının arabulucu onaylı sureti getirtilmesi, davaya konu tazminat ve alacak kalemlerinin belirtilmesi veya işaretlendiğinin tespiti halinde dava şartının ikmal edildiği kabul edilerek işin esasına girilmesi ve yargılamaya devam olunması gerektiği- Başvurunun "işçilik alacakları, işçi-işveren ilişkisi" şeklinde genel bir içerik taşıması durumunda ise; başvuru tarihinin yönetmelikten öncesine ait oluşu nedeni ile dava şartının gerçekleştiğinin kabul edilmesi gerektiği-
Anlaşmazlık tutanağında her bir tazminat ve alacak kaleminin açıkça gösterilmemesinin arabulucunun hatasından kaynaklandığının kabul edilmesi gerektiği, bu eksikliğin, "dava şartının sağlanmadığı" şeklinde yorumlanmasının, hak arama özgürlüğünü aşırı şekilde zorlaştıracağı- Arabuluculuk tutanağında tarafların anlaştıkları yada anlaşamadıkları alacak kalemlerinin tek tek belirtilmesi gerektiği- Arabuluculuğa hangi konularda başvurulduğuna ilişkin "başvuru formu" uygulamasının başladığı 02.08.2018 tarihine kadar, arabuluculuk anlaşamama tutanağında arabuluculuğa konu alacaklar tek tek belirtilmeden "işçilik alacakları", "işçi-işveren uyuşmazlığı" gibi soyut ifadeler kullanılmış ise, başvuru formu getirtilip, talepler açık açık belirtilmiş ise talep formunda belirtilen alacakların görüşmelere konu edildiği, açıkça belirtilmemiş ise taraflar arasındaki işçilik alacaklarının tamamının arabuluculuğa konu edildiğinin kabul edilmesi gerektiği- "Başvuru formu" uygulamasının başladığı 02.08.2018 tarihi milat kabul edilerek taraflardan kaynaklanmayan bu tür uygulama hataları aşılarak arabuluculuk müessesinin amaca uygun yürütülmesinin sağlanması gerektiği- Başvuru formu uygulamasının başladığı 02.08.2018 tarihinden sonraki başvurularda ise, başvuranın ve (özellikle başvuru arabuluculuk ile görevli mahkemenin memuruna yapılmış ise) görevli memurun, başvuru formundaki bu tür eksiklikleri giderecek uyarılarda bulunması, 02.08.2018 tarihinden sonraki başvurularda başvuru formu içeriğine itibar edilerek sonuca gidilmesi gerektiği- Somut uyuşmazlıkta, davacı arabuluculuğa başvururken taleplerini başvuru sırasında belirttiğini iddia ettiğinden; mahkemece, arabulucuya başvuru evrakının arabulucu onaylı suretinin getirtilmesi, davaya konu tazminat ve alacak kalemlerinin belirtilmesi veya işaretlendiğinin tespiti halinde dava şartının ikmal edildiği kabul edilerek işin esasına girilmesi ve yargılamaya devam olunması; başvurunun "işçilik alacakları, işçi-işveren ilişkisi" şeklinde genel bir içerik taşıması durumunda ise, başvuru tarihinin yönetmelikten öncesine ait oluşu nedeni ile dava şartının gerçekleştiğinin kabul edilmesi gerektiği-
Davanın tamamen ıslah ederek "yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasına" dönüştürülmesi halinde, taşınmazla ilgili mülkiyet ihtilafı bulunacağından ve tapuda kayıt düzeltilmesi istemiyle açılan dava sulh hukuk mahkemesinde görülemeyeceğinden, davanın görev nedeniyle reddi gerekeceği-
Ruhsal rahatsızlık ileri sürülmüş olup; iddianın dosya arasındaki delille doğrulanması sebebiyle; mahkemece yapılacak iş; tarafın, vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun ön sorun sayılarak sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesinin gerektiği-
Davalı-davacının kısıtlanması amacıyla vesayet davası açıldığı, bu hususun bir ön sorun sayılarak sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesi gerektiğine-
Zilyetliğe tecavüzün men’i ve eski hale getirme istemi- Mahkemece davacı tarafa, adresini bildirilmeyen davalı için bu hususta kesin süre verilmiş olduğu görüldüğünden; bahsi geçen davalı yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi ve diğer davalılar için ise, işin esası hakkında yargılama yaparak hüküm tesis edilmesi gerektiği-
OHAL ile ilgili mevzuat hükümlerine göre adına nemalandırılmak üzere Toplu Konut Fonuna yatırılmış olan tazminatın davalı bankadan tahsiline ilişkin alacak davasının tüketici mahkemesinde görülmesi gerektiği- "Davacı adına yatırılan paranın bankada olmasının davacının bankayla yaptığı bir sözleşmeye veya hukuki işleme dayalı olmayıp fon ile banka arasındaki işlemden kaynaklandığı dolayısıyla, 6502 sayılı TKHK kapsamında tüketici işleminin bulunmadığı, tahsili istenen tazminatın mesleki nedenlerle tahakkuk ettirilmiş olduğu, bu sebeplerle ticaret mahkemelerinin görevli olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Davacı taraf, "alacağının niteliğine göre davalı vergi dairesine ilk sırada pay ayrılmaması gerektiğini" ileri sürdüğünden, bu itiraz davalının alacağının esasına ya da miktarına yönelik olmadığından, itirazı inceleme görevinin icra mahkemesine ait olduğu-
Dava dilekçesinde davalı olarak kayyıma yer verilmiş olup, davanın hasımsız açıldığından söz edilemeyeceği, o halde, işin esasının incelenmesi gerekeceği-
Alacaklı tarafça borçlu aleyhine başlatılan takip esnasında, alacaklı vekilinin 05.12.2014 tarihli dilekçesi ile gerçekte borçluya ait olmakla birlikte üçüncü kişi kardeşi .... adına kayıtlı dava dışı şirket nezdinde kayıtlı şirket hisselerinin İİK'nin 99. maddesi uyarınca haczini talep ettiği, bunun üzerine İcra Müdürlüğünce dava dışı şirkete yazı yazılarak üçüncü kişi adına kayıtlı hisselerin İİK'nin 99. maddesi uyarınca kayden haczine karar verildiğinin bildirildiği, anılan hacze ilişkin olarak üçüncü kişi veya İİK'nin 96/1 maddesi uyarınca borçlu tarafından üçüncü kişi lehine istihkak iddiası öne sürülmeden eldeki davanın alacaklı tarafça açıldığı ve haczedilen şirket hisselerinin borçluya ait olduğuna karar verilmesinin talep edildiği anlaşıldığından, davacı alacaklının İİK'nin 99. maddesi hükümlerine göre istihkak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından, 6100 sayılı HMK'nin 114/ h ve 115/2 maddeleri uyarınca, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekeceği- Mahkemece alacaklı tarafça açılan davanın reddine karar verilmesine rağmen kendisini vekil ile temsil ettiren davalı üçüncü kişi yararına vekalet ücretine hükmedilmemesinin doğru olmadığı- Mahkemece üçüncü kişinin şikayet başvurusunun kabulüne karar verilmesine rağmen şikayete konu işlemin niteliğine göre alacaklının yapılan işlemin gerçekleşmesinde kusurunun olduğu nazara alınmaksızın yargılama giderlerinin üçüncü kişi üzerinde bırakılmasının ve lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin doğru olmadığı-