İİK'nun 269/d maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken aynı kanunun 63. maddesi gereğince borçlu-kiracının icra dairesine bildirdiği itiraz sebepleriyle bağlı olup bunları icra mahkemesindeki 'itirazın kaldırılması duruşmasında' değiştirip genişletemeyeceği–
İcra Tetkik Mercii Hakimliği'nin temyizi kabil tüm kararları hakkında karar düzeltme yolunun açık olduğu, bu sebeple merciin HUMK.193. maddesinde yazılı 10 günlük süreyi yetkisizlik kararının Yargıtay'ca onanmasına ilişkin kararın tebliğ tarihinden başlatarak karar düzeltmeyi talep süresini nazara almamasının isabetsiz olacağı-
Sürücü kursu sahibi olan davacıların, bu kez üniversite hazırlık kursu açmak amacıyla açtıkları işyeri ihtiyacı sebebiyle tahliye davasının münhasıran, davacıların halen bir işi bulunması sebebiyle, reddinin gerekmeyeceği, ihtiyacın varlığı kanıtlandığına göre, tahliyeye yönelik direnme kararının isabetli olacağı-
Davanın dayanağı olan taahhütnamede bir takım olaylardan bahsedilmesine rağmen kiralananın 1.1.1997 tarihinde tahliye edileceği, bu itibarla belirtilen tarihi izleyen bir ay içinde dava açılması veya icradan tahliye istenmesinin gerekeceği, dava ise 12.3.1997 tarihinde açılmış daha önceden süresinde icraya başvurulduğunun isbat olunamadığı, bu nedenle süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Taşınmaz tellallığı sözleşmesinin yazılı olarak yapılmadıkça geçerli olmayacağı, tellalın «satımın, kendisinin verdiği aracılık hizmeti sonucu gerçekleştiğini, alıcı ile satıcıyı buluşturduğunu, kendisinin bu hizmeti sonucunda taşınmazın satın alındığını» kanıtlamadıkça ücret isteyemeyeceği–
İcra mahkemesince verilen görevsizlik kararından sonra HUMK.’nun 193. (şimdi; HMK.'nun 20/1.) maddesinde belirlenen on günlük süre geçirilmeden görevli mahkemeye başvurulması halinde, görevli mahkemeye başvurulması yönünden öngörülen yasal sürenin geçirilmiş olduğunun düşünülemeyeceği–
İmzası inkar edilmemiş olan tahliye taahhütnamesini boş olarak kiralayana vermiş olan kiracının, bu taahhütnamenin istenildiği gibi doldurulabileceğini peşin olarak kabul etmiş olacağı ve bunun da sonuçlarına katlanacağı–
İstihkak davasının amacının, haczolunan mal üzerinde davacının mülkiyet hakkını tespit ettirmek ve böylece haczin mevcut mülkiyet hakkına halel gelmemek şartıyla yapılmasını sağlamak olduğu, somut olayda, dava konusu mahcuz malın satıldığı ve satış kesinleştikten sonra istihkak davasının açıldığı, bu durum karşısında dava tarihi itibariyle ortada hacizle yükümlü bir mal kalmadığından hukuksal nitelikçe bir istihkak davasından söz edilemeyeceği-
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları geriye yürüyemeyeceğinden, şikayet davasında, takip tarihindeki durumun nazara alınmasının gerekeceği, dava dilekçesi hükmünde olan takip talepnamesinin icra müdürlüğüne verildiği tarihte, 4046 sayılı Kanunun geçici 15. maddesi henüz iptal edilmediğinden, alacaklının takip hakkından söz edilemeyeceği, bu sebeple borçlunun takibin düşürülmesi işleminin kabulüne karar vermek gerekirken reddinin isabetsiz olacağı-