Davacının olay günü aralarında komedyen bir ünlünün de bulunduğu bir grup arkadaşı ile birlikte bir arkadaşlarının doğum günü partisi için toplandıkları, restaurant çıkışı davacı ile dava dışı şahsın fotoğrafları çekilerek davalı gazetede yayımlandığı ve ayrıca fotoğrafın altında “Komedyen ..., bir arkadaşının doğum günü partisi için ... Restaurant’taydı. Sonrasında ....’e geçen gruptan sarışın bir hanımla yakınlaştığı, hatta öpüştüğü iddia edilen ünlü, fotoğraf vermemek için çaba sarf etse de başarılı olamadı” ifadelerine yer verildiği bilinerek, davacının dava dışı ünlünün kuzeni olduğu anlaşıldığından davacı ile ünlü komedyenin eğlence mekânından birlikte ayrıldıkları sabit olsa da haberde iddia edildiği şekilde bir yakınlaşmanın bulunduğu davalı tarafından ispat da edilemediğinden davacının fotoğraflarının kullanılarak “komedyen ...’ın gruptan sarışın bir hanımla yakınlaştığı, hatta öpüştüğü iddia edilerek” şeklinde yayımlanan yazının gerçek dışı haber niteliğinde olduğu, hukuka aykırılık unsurunun gerçekleştiği; davacının kişilik haklarına haksız bir saldırı oluştuğundan manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 10/3.maddesine göre, manevi tazminat davasının tamamının reddi durumunda avukatlık ücretinin, tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunacağı dikkate alınarak, maktu vekâlet ücretine hükmolunması gerekirken, nispi vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının hatalı olduğu-
Davacının parti politikaları doğrultusunda çalışma yapmasının matufiyet unsurunun gerçekleşmesi için yeterli olmadığı, davalının ifadelerinin davacıya matuf olmadığının kabulü ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkin davanın reddine karar verileceği-
Davacının parti politikaları doğrultusunda çalışma yapmasının matufiyet unsurunun gerçekleşmesi için yeterli olmadığı, davalının ifadelerinin davacıya matuf olmadığının kabulü ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkin davanın reddine karar verileceği-
Dava konusu haberin güncel ve görünür gerçekliğe uygun olması, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kalması, olayın gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekecek şekilde aktarılması ve özle biçim arasındaki dengenin bozulmaması halinde, davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığından bahisle basın yoluyla kişilik haklarına saldırıya dayalı manevi tazminat isteminin reddi gerekeceği-
Davaya konu yazı BDDK tarafından hazırlanan rapora dayalı olarak kamuoyuna aktarılmış olup, bu yönüyle yazı görünen gerçekliğe uygun olduğundan ve konu güncel olup, özle biçim arasındaki denge de bozulmamış olduğundan, kişilik haklarına saldırının kabul edilemeyeceği-
Davaya konu yapılan husus bir “olay açıklaması” olmayıp, bir “değer yargısı”nı içermekte olup, burada vurgulanan değer yargısı da, “yolsuzluk” olduğundan, bir olayın olup olmadığı kanıtlanabilir bir husus iken, bir değer yargısının kanıtlanmasının istenmesi gerçekleştirilemeyeceğinden ve kanaat özgürlüğüne müdahale oluşturacağından, köşe yazısında kullanılan söz ve ifadelerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte olduğu ve yayının görünür gerçeğe de uygun olduğu anlaşıldığından, kullanılan ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğunun kabul edilemeyeceği-
Yazının gerçek ve güncel bir konuya ilişkin olup, görünür gerçeğe uygun olduğu, yayımlanmasında kamu yararı bulunduğu, kişilik haklarına saldırı oluşturulabilecek bir yoruma da yer verilmediği anlaşıldığından, davacının kişilik haklarının saldırıya uğramadığının kabul edilmesi gerektiği-
Basın özgürlüğü ile kişiyi insan yapan kişilik haklarının çatışması halinde, birinin diğerine üstün tutularak sonuca ulaşılması mümkün olmadığından, her olayın, kendine özgü koşullar içerisinde değerlendirilerek, çözüme bağlanması, yayın yoluyla yapılan eylemin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup olmadığının saptanmasında, “gerçeğe uygunluk”, “kamusal ilgi ve toplumsal yarar”, “güncellik” ve “şekle uygunluk” unsurlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği- Eleştiri sınırları aşılarak öz ile biçim arasındaki dengenin bozulması halinde hukuka aykırılık unsurunun gerçekleşeceği ve bu durumda yazıların davacının kişilik haklarına haksız bir saldırı oluşturduğundan manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Davacının rızası dışında bir kitapta geçen isminin kişisel veri niteliğinde olduğu,unutulma hakkı tanımlarına bakıldığında her ne kadar dijital veriler için düzenlenmişse de, bu hakkın özellikleri ve bu hakkın insan haklarıyla arasındaki ilişkisi dikkate alındığında; yalnızca dijital ortamdaki kişisel veriler için değil, kamunun kolayca ulaşabileceği yerde tutulan kişisel verilere yönelik olarak da kabul edilmesi gerektiği, Avrupa Birliği Adalet Divanı?nın ?Google Kararı"nda açıkladığı gibi ilgili verinin kamu hayatında oynadığı önemli rol ve halkın ilgili veriye yönelik yoğun ilgisi şeklinde, üstün bir kamu yararını ortaya koyan özel sebepler bulunmadığına göre bilimsel esere alınan kararda kişisel verilerin açık bir şekilde yer almaması gerektiği, ismin rumuzlanmadan kitapta yer almasının unutulma hakkını ve bunun neticesinde özel hayatın gizliliğini ihlal ettiğinden davacı lehine manevi tazminat koşullarının gerçekleştiğinin kabulünün zorunlu olduğu-
