Yazının gerçek ve güncel bir konuya ilişkin olup, görünür gerçeğe uygun olduğu, yayımlanmasında kamu yararı bulunduğu, kişilik haklarına saldırı oluşturulabilecek bir yoruma da yer verilmediği anlaşıldığından, davacının kişilik haklarının saldırıya uğramadığının kabul edilmesi gerektiği-
Davaya konu yapılan husus bir “olay açıklaması” olmayıp, bir “değer yargısı”nı içermekte olup, burada vurgulanan değer yargısı da, “yolsuzluk” olduğundan, bir olayın olup olmadığı kanıtlanabilir bir husus iken, bir değer yargısının kanıtlanmasının istenmesi gerçekleştirilemeyeceğinden ve kanaat özgürlüğüne müdahale oluşturacağından, köşe yazısında kullanılan söz ve ifadelerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte olduğu ve yayının görünür gerçeğe de uygun olduğu anlaşıldığından, kullanılan ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğunun kabul edilemeyeceği-
Davacının rızası dışında bir kitapta geçen isminin kişisel veri niteliğinde olduğu,unutulma hakkı tanımlarına bakıldığında her ne kadar dijital veriler için düzenlenmişse de, bu hakkın özellikleri ve bu hakkın insan haklarıyla arasındaki ilişkisi dikkate alındığında; yalnızca dijital ortamdaki kişisel veriler için değil, kamunun kolayca ulaşabileceği yerde tutulan kişisel verilere yönelik olarak da kabul edilmesi gerektiği, Avrupa Birliği Adalet Divanı?nın ?Google Kararı"nda açıkladığı gibi ilgili verinin kamu hayatında oynadığı önemli rol ve halkın ilgili veriye yönelik yoğun ilgisi şeklinde, üstün bir kamu yararını ortaya koyan özel sebepler bulunmadığına göre bilimsel esere alınan kararda kişisel verilerin açık bir şekilde yer almaması gerektiği, ismin rumuzlanmadan kitapta yer almasının unutulma hakkını ve bunun neticesinde özel hayatın gizliliğini ihlal ettiğinden davacı lehine manevi tazminat koşullarının gerçekleştiğinin kabulünün zorunlu olduğu-
Davalıların imtiyaz sahibi, sorumlu yazı işleri müdürü ve köşe yazarı oldukları gazete yayınlarında manşetten ve iç sayfalarından verilen haber ve köşe yazılarında davacının “personel arasında ayrımcılık ve ırkçılık yaptığı” şeklinde yayınlara yer verildiği ileri sürülerek davalılardan manevi tazminat talep edildiği; mahkemece yayında yer alan “davacının personel arasında ayrımcılık ve ırkçılık yaptığı” şeklindeki ifadelerin gerçeği yansıtmadığı, sözkonusu ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğundan bahisle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, aynı gazetenin başka bir yayınında yer alan aynı ifadelerin eleştiri sınırları içerisinde kaldığı kabul edilerek bu yazı yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de, dosya arasında mevcut müfettiş raporları ile tanık beyanlarına göre dava konusu yazıların gerçeği yansıtmadıkları gibi mahkemece sadece bir yayında kişilik haklarına tecavüz olduğu kabul edilip, aynı mahiyetteki diğer yayının eleştiri sınırları içerisinde kaldığının kabul edilmesinin de çelişki oluşturduğu, bu nedenle diğer yayın ile de davacının kişilik haklarının ihlal edildiğinin kabulü gerekeceği-
Davaya konu edilen yayında yazının içeriği ve veriliş şekline göre konunun güncel, kamuoyunu ilgilendiren, görünür gerçeğe uygun olduğu ve davacının yayının yapıldığı günlerde kamuoyunun gündeminde olan bir şahsiyet olduğu anlaşılmakta olup, dava konusu yazı içeriğinde davacının özel hayatından bahsediliyor ise de yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde saldırı amacı taşımadığı, kamuoyunun gündeminde olan bir kişi hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesinin ön planda tutulduğu anlaşıldığından ve yazının bütününe bakıldığında davalı gazetede yayınlanan yazıda davacının basına verdiği demeçlerin eleştirisel açıdan kaleme alındığı anlaşıldığından, davalı gazete de yayınlanan yazısının demokratik bir toplumda “çoğulculuk, hoşgörü ve açık düşünce” kavramları kapsamında kabul edilmesi gerekmekte olup, davacının kişilik haklarına saldırının oluşmadığı-
Meydana gelen bir olayın davalılarca hazırlanan haber sitesinde okuyucuya aktarılması basının, olayları izleme, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme yetki ve sorumluluğu kapsamında olduğu, taksirle ölüme neden olmak suçundan tutuklanması istemiyle sorguya sevk edilerek hakkında iddianame tanzim edilen davacı hakkında yapılan haber görünen gerçeğe uyumlu olup kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir yönünün bulunmadığı, ölüm olayının gerçekleştiği ve davacının da bu olay nedeniyle gözaltına alındığı, yapılan haberin de bu olayın okuyucuya aktarılmasından ibaret olduğu, dava konusu haberin, resmi mercilerce başlatılan soruşturma bilgilerine dayalı olarak görünen gerçeğe uygun yapılması nedeniyle davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulmadığı-
Kesin hükmün kamu düzenine ilişkin ve dava şartı olduğu, davalı hakkında açıldığı bildirilen ceza ve tazminat dosyalarının tümünün getirtilerek incelenmesi, davaya dayanak yapılan tehdit eylemi ile ilgili olarak daha önce görülmüş bir tazminat davası bulunup bulunmadığının tespit edilmesi ve diğer tüm delillerle birlikte değerlendirilerek kişilik haklarına saldırı nedeniyle açılan tazminat davası hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Yayın konusu ile kullanılan sözler arasında düşünsel bağlılık anlamında, öz ve biçim dengesinin korunması gerektiği- Yayın doğru olsa ve kamu yararı bulunsa bile; üslup uygun değilse, aşağılayıcı, küçük düşürücü, abartılı ise hukuka uygunluktan söz edilemeyeceği; gerekli olmayan yakıştırmalar yapılarak amacın aşılmış olması halinde, yayın hukuka aykırı olacağından, yayın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunan davacı yararına uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Belediye tüzel kişiliğine bağlı olarak faaliyet gösteren Belediye organlarının eylem ve işlemlerinden dolayı açılacak davaların İdari Yargıda görülmesi gerektiği-
Kamu görevlilerinin hizmet kusurları nedeniyle açılacak davalarda husumeti değerlendirme görevinin mahkemeye ait olduğu-