Açılan manevi tazminat davasının «âtiye bırakılması»nın anlam ve sonuçları–
Eleştiri amaç ve sınırını aşan yazıların gerçeği yansıtsa bile yazıda kullanılan dil, ifade ve üslubun davacıyı küçük düşürmek, ona hakaret etmek amacına yönelik bulunması, davacının kişilik değerlerine saldırı niteliğinde bulunması halinde, davacı lehine tazminata hükmedilmesi gerekeceği–
Yayınlanmasında kamu yararı bulunan «gerçek» ve «güncel» bir haberin (eleştirinin), özle biçim arasında denge kurularak verilmesi durumunda, hukuka aykırılığının ortadan kalkacağı ve tazminata hükmedilemeyeceği -Karar verme hakkının sınırlarının belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri olan «gerçeklik» unsurunun burada «somut gerçeklik» olmayıp, «kararın verildiği andaki olayın beliriş biçimine göre görünüşteki gerçeklik» olduğu- Yayınlanan haberin «gerçek» olması halinde, yayında «hukuka aykırılık» bulunduğundan söz edilemeyeceği ve davacı lehine -kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu kabul edilerek- manevi tazminata hükmedilemeyeceği–
Davacı hakkında «İ Nokta Melih» şeklinde davalı tarafından yapı-lan (yazılan nitelendirmenin davacı hakkında «ibne» anlamını çağırıştıracağı ve bu durumun, davacının kişilik haklarına saldırı teşkil edeceği–
«Yayın yoluyla» ya da «sözle» kişilik haklarına saldırı eyleminden kaynaklanan manevi tazminat davalarında (MK. 24, BK. 49; şimdi; TBK. mad. 58) uyuşmazlığın bilirkişiden rapor alınarak çözümlenemeyeceği, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile davanın sonuçlandırılması gerekeceği–