Tüzel kişilerin de kişilik değerlerine saldırı nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunabileceği ve bu yöndeki iradelerini de organları aracılığı ile açıklayacağı–
«Savunmanın düzeyini düşüren davranışlara girmek hukuk adamlığı mı?», «hamasete sığınmak avukatlık mı?...», «...diye konuşan birine avukat denebilir mi?...», «...bu davanın sonunda hamasi ve düzeysiz bir milliyetçiliğin tekeli altına alınmış...», «...avukatların ırkçılığa eğilimini zaptedemediği...» şeklindeki sözler davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eder mi?–
Şikayet hakkının Anayasal bir hak olduğu, bu nedenle hakkında yapılan şikayette (ya da bunun sonucunda açılan ceza davasında) haklı çıkan (lehine «takipsizlik» veya «beraat» kararı verilen) tarafın, sırf bu nedenle şikayette bulunan kişiden manevi tazminat isteyemeyeceği, şikayetçinin ancak (kasten) davacıya zarar vermek amacı ile veya hiçbir duyum ve belirti olmadan sırf şüphe üzerine ağır bir suçlamada bulunarak şikayette bulunmuş olması halinde, davacıya manevi tazminat ödemeye mahkum edilebileceği–
Kişilik haklarına zarar veren yazının başka bir gazeteden alıntı yolu ile hazırlanmış olmasının; hukuka aykırılığı ortadan kaldırmayacağı, önceden gerçekleşen hukuka aykırı eyleme katılma olarak kabul edilmesi gerekeceği–
Basın yoluyla işlenen fiillerden (kişilik haklarına yönelik saldırıdan) oluşan maddi ve manevi zararlardan, «yazıyı veya haberi yazan kimse» ile bu mevkutenin (gazetenin) ilgili «sorumlu müdürü» ile «sahibi»nin müteselsilen sorumlu olacağı–
«İngiltere Büyükelçisi Müşteşarı» olan davacının görevi konusunda yanılgıya düşülerek yazılarda hedef alınmış olan «İngiltere Büyükelçisi» olduğu kabul edilmek suretiyle manevi tazminata takdir edilemeyeceği–
Şikayet hakkının Anayasal bir hak olduğu, bu nedenle hakkında yapılan şikayette (ya da açılan ceza davasında) haklı çıkan (lehine «takipsizlik» veya «beraat« kararı verilen) tarafın, sırf bu nedenle şikayette bulunan kişiden manevi tazminat isteyemeyeceği, şikayetçinin ancak kasten davacıya zarar vermek amacıyla veya hiç bir duyum ve belirti olmadan sırf şüphe üzerine ağır bir suçlamada bulunarak şikayette bulunmuş olması halinde, davacıya manevi tazminat ödemeye mahkum edilebileceği– Şikayet hakkının Anayasal bir hak olduğu, bu nedenle hakkında yapılan şikayette (ya da bunun sonucunda açılan ceza davasında) haklı çıkan (lehine «takipsizlik» veya «beraat« kararı verilen) tarafın, sırf bu nedenle şikayette bulunan kişiden manevi tazminat isteyemeyeceği, şikayetçinin ancak (kasten) davacıya zarar vermek amacı ile veya hiç bir duyum ve belirti olmadan sırf şüphe üzerine ağır bir suçlamada bulunarak şikayette bulunmuş olması halinde, davacıya manevi tazminat ödemeye mahkum edilebileceği-
Hakimin manevi tazminata karar verme yetkisinin “özel haller” ve “adalet ”ile sınırlı olduğu, MK. 4 uyarınca, “hakimin takdir hakkını hak ve nasafate uygun şekilde” kullanması ve bunu yaparken, tarafların kusur oranını, sıfatını, bulunduğu sosyal ve ekonomik durumunu araştırarak ve takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstererek, istek sahibinin olaydan duyduğu acıyı gözönüne alarak ve davalıyı da ekonomik yönden zor (müzayaka) duruma düşürmeyecek bir miktara hükmetmesi gerekeceği–