Davacı vekili, davalı borçlunun itirazının kaldırılarak kiralananın tahliyesi istemiyle dava açmış olup, mahkemece, davacı tarafın yalnızca “tahliye” talebi değerlendirilmiş olup, “itirazın kaldırılması” talebi hakkında herhangi bir değerlendirilme yapılmadan davanın reddine karar verildiğinden mahkemece davacının itirazının kaldırılması yönündeki isteği de değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Kira alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın kaldırılması istemi-
Kira alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın kaldırılması ve kiralananın tahliyesi istemi-
Kira alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın kaldırılması ve kiralananın tahliyesi istemi- 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 344. maddesinde; ''Tarafların yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmaları, bir önceki kira yılında üretici fiyat endeksindeki artış oranını geçmemek koşuluyla geçerli olduğu, bu kuralın bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanacağı'' düzenlemesi bulunduğu, taraflar arasında 01.09.2012 başlangıç tarihli, 2 yıl süreli kira sözleşmesi hususunda uyuşmazlık bulunmadığı, sözleşmede aylık kira bedelinin 600,00 TL olduğu ve yıllık kira artışının yıllık enflasyon + %10 oranında olacağı, enflasyon %25 - %35 arasında oluşursa enflasyon + %5 oranında artırılacağı kararlaştırılmış, % 10 kira artışı da davalı tarafından kabul edilmiş olup bu şart geçerli olup tarafları bağlayacağından mahkemece 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK'nun 344. maddesi hükmü de gözetilerek 12 aylık ÜFE artış oranını geçmemek üzere sözleşme hükmü doğrultusunda aylık kira bedelinin ve kira artış farkının belirlenerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
TBK.'nun 315. maddesi uyarınca temerrüt nedeniyle açılacak tahliye davasının kural olarak kiraya veren tarafından açılması gerekeceği, kiralanan paylı mülkiyete konu ise pay ve paydaş çoğunluğunun sağlanması, elbirliği halinde mülkiyete konu teşkil ediyorsa tüm ortakların davaya katılmaları gerekeceği; bu koşulların birlikte dava açma şeklinde gerçekleşebileceği gibi bir paydaş tarafından açılan davaya sonradan diğer paydaşların onaylarının alınması şeklinde de sağlanabileceği- Elbirliği mülkiyetinde, ortakların davaya katılmaları sağlanamaz ise miras bırakanın terekesine temsilci atanması sağlanarak temsilci huzuruyla dava yürütüleceği, dava hakkına ilişkin olan bu hususların mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekeceği-
Davalı, icra takibine ve takip alacaklısının kiralayan sıfatına itiraz etmediğinden, takip ve kira ilişkisinin İİK’nun 269/2 maddesi gereğince kesinleştiği, bu durumda, davalının takip alacaklısının kiralayan olmadığı, davacının yeni malik olsa bile borçluya durumu ihtar ile bildirmesi gerektiği savunmasına İcra Mahkemesi'ndeki yargılamada değer verilemeyeceğinden, Mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken, kira sözleşmesinin dava dışı O. Ö.. ile yapılıp, davacının yeni malik sıfatıyla kira borçlarının ödenmesine dair ihtarnamesinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Takip talepnamesinde 19.02.2015 başlangıç tarihli kira alacağı olduğu belirtilerek 1.820,00 TL’nin tahsili istenmişse de, bu miktarın hangi aylara ilişkin olduğu ne takipte ne de yargılama sırasında açıklanmamış olup nitekim ne takip talebinden ne de dosya kapsamından hangi aylara ait ne miktar kira bedelinin talep edildiği anlaşılamadığından mahkemece, takip konusu alacağın ait olduğu aylar ile miktarları davacı vekiline açıklattırılarak, takibe konu aylar kira bedellerinin belediyeden gelen ödeme belgelerine göre ödeme emrinin tebliğinden itibaren 30 günlük yasal süre içerisinde eksiksiz ödenip ödenmediğinin, gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle değerlendirilmesi gerektiği-
Davalılar vekili itiraz dilekçesinde kiracılık ilişkisine açıkça karşı çıkmamış, aksine cevap dilekçesinde kiracılık ilişkisini kabul etmiş olup, İİK'nun 269/2 maddesi hükmüne göre borçlu itirazında sözleşmeyi ve sözleşmedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse akdi kabul etmiş sayılacağından, davalı borçlular vekili takibe itirazlarında açıkça ve ayrıca kira ilişkisine karşı çıkmadığına göre kira ilişkisinin kesinleşmiş olduğu, uyuşmazlıkta yargılamayı gerektirir bir durum bulunmadığı, alacaklı davacının, itiraz üzerine davalılar ile aralarındaki kira ilişkisine istinaden itirazın kaldırılmasını istemesinde bir usulsüzlük olmadığı, takibe konu kira alacağının taraflar arasında akdedilen 15.03.2014 başlangıç tarihli imzası inkar edilmemiş kira sözleşmesine dayanılarak talep edildiği anlaşıldığından öahkemece, taraflar arasında akdedilen 15.03.2014 başlangıç tarihli değiştirildiği ispatlanamayan kira sözleşmesine göre işin esasının incelenerek, bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yargılamayı gerektirdiğinden bahisle istemin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacı alacaklı, sözleşmedeki artış şartı gereğince 2014 yılı K. ve Aralık ayları kiralarının eksik ödendiğinden bahisle 858,00 TL'nin tahsilini talep ettiği, davalı borçlunun icra takibine, borca ve kira bedeline itiraz etmemesi sebebiyle, icra takibi ve kira borç miktarının kesinleştiği, artık davalının 'kira bedelinin tespitinin, kira artış oranlarının belirlenmesinin icra mahkemesi görevi dışında kaldığı' savunmasına değer verilemeyeceği, bu durumda mahkemece işin esasının incelenerek, davalının ödeme savunması üzerinde de durularak neticesine göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddinin doğru olmadığı-
Takip tarihinde istenebilir aylar kira paralarının Mahkemece belirlenerek, yapılan ödemeler mahsup edildikten sonra bakiye alacak için itirazın kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken kira sözleşmesindeki şartın “ 6’şar aylık ödeme” olarak kabulü ile ikinci altı ay kiraları için de muaccel hale geldiği düşüncesiyle tüm kira bedelleri üzerinden yapılan hesaba dayalı olarak itirazın kaldırılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-