Davalı, icra takibine ve takip alacaklısının kiralayan sıfatına itiraz etmediğinden, takip ve kira ilişkisinin İİK’nun 269/2 maddesi gereğince kesinleştiği, bu durumda, davalının takip alacaklısının kiralayan olmadığı, davacının yeni malik olsa bile borçluya durumu ihtar ile bildirmesi gerektiği savunmasına İcra Mahkemesi'ndeki yargılamada değer verilemeyeceğinden, Mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken, kira sözleşmesinin dava dışı O. Ö.. ile yapılıp, davacının yeni malik sıfatıyla kira borçlarının ödenmesine dair ihtarnamesinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kiralanan taşınmaz paylı mülkiyete konu ise her bir paydaşın sadece kendi payına düşen alacağını talep edebileceği, elbirliği mülkiyetine konu teşkil ediyorsa tüm ortakların birlikte icra takibi başlatmaları gerektiği, bu nedenle Mahkemece, dava konusu taşınmaza ait tapu kaydı getirtilerek taşınmazın tabi olduğu mülkiyet türünün tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde itirazın kaldırılmasına karar verilmesi doğru olmadığından kararın bozulması gerektiği-
Kiracı olmayan kişi ya da kişiler hakkında tahliye talep edilmesinin mümkün olmadığı, mahkemece kiracı olmayan, kefil ve sözleşmeyi şirket temsilcisi olarak imzalayan kişiler hakkında açılan davanın pasif husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde bu davalılar hakkında tahliye kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Davalı yargılama aşamasında mahkemeye ibraz ettiği 08/11/2013 tarihli toplam 13.200,00 TL bedelli PTT tahsilat / haber kağıtları ile takip konusu aylara ait kira bedellerinin ödendiğini savunmuş olup, mahkemece, ilgili PTT Müdürlüğü'nden kiracı tarafından yapılan ödemelerin konutta ödemeli olup olmadığı, konutta ödemeli olması halinde alacaklıya gerekli tebliğin yapılıp yapılmadığı ,tebliğ alınmamış olması halinde neden tebliğ alınmadığı ve kira bedellerinin alacaklı tarafından tahsil edilip edilmediği hususları araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Ödeme emri tebliğ işlemi yapılmadığından, borçlunun itiraz hakkı doğmayacağı- Ödeme emri tebliğ edilmeden borçlunun haricen icra takibini öğrenip icra dairesine itiraz etmesinin hukuki sonuç doğurmayacağı-
Borçlu ödeme emrine itirazında kira akdini ve varsa buna ait mukavelenamedeki imzasını açık ve kesin olarak ret etmez ise akdi kabul etmiş sayılacağından, davalı ne itirazında ne de davaya cevaplarında kira sözleşmesi altındaki imzasına itiraz etmemiş olması, ayrıca sözleşmenin özel şartlar kapsamında belirtilen termal suyun kesildiğine dair bir itirazda da bulunmaması, itirazın borca itiraz niteliğinde olduğu- Davalının kira parasının ödendiğini veya kiralananın tahliye edildiğini yazılı delil ile kanıtlaması gerektiğinden, davada yargılamayı gerektirir bir husus bulunmadığı, mahkemece işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
İİK’nun 269. maddesinde, ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun itiraz sebeplerini icra dairesine bildirmesi üzerine, yasal ödeme süreleri geçtikten sonra alacaklının merciden tahliye isteyebileceği ayrıca borçlunun itiraz sebeplerini icra dairesine bildirmesi üzerine yasal ödeme süreleri geçtikten sonra alacaklının merciden tahliye isteyebileceğinin öngörüldüğü, borçlu kiracıya ödeme emri tebliğ işlemi yapılmadığından, anılan maddedeki sürelerin işlemeyeceği, borçlunun haricen takibi öğrenip, icra dairesine itiraz etmesinin, yasanın emredici hükümleri karşısında sonuca etkili olmadığı, bu durumda, davacı alacaklının itirazın kaldırılması ve tahliye talebinde bulunmasının anılan yasal düzenlemeye aykırı olup istemin reddine karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile istemin kabulüne karar verilmesi doğru olmadığından kararın bozulması gerektiği-
Davalı borçlu 02.12.2015 tarihli mazeret dilekçesi ile; avukat tutmak üzere değil, avukatının il dışında olduğundan bahisle avukatıyla görüşmek suretiyle savunmasını bildirmek veya avukatı aracılığıyla savunmasını yapmak üzere süre istediği, mahkemece HMK'nun 27. maddesindeki hukuki savunma hakkı kapsamında savunma ve delillerini bildirmek üzere süre ve imkan vermek gerekirken yanlış gerekçe ile savunma hakkını kısıtlar şekilde esastan karar verilmesinin doğru olmadığı-
İlamda hükmedilen işçilik alacaklarının, ilam vekalet ücreti, yargılama gideri ve faizlerinin tahsili için 12.12.2013 tarihinde takip başlatıldığı, İcra Mahkemesi'ne gönderilen Beylikdüzü PTT Merkez Müdürlüğü'nün 03.03.2014 tarihli cevabında, 10.12.2013 tarihinde 3 defa 3000,00 TL miktarında ve bir defa 1500,00 TL miktarında havalenin itiraz dilekçesine ekli makbuzlardan da anlaşılacağı üzere, konutta ödemeli olarak gönderildiği, alıcı tarafından da çekilmediğinin bildirildiği, icra takibi 12.12.2013 tarihinde başlatıldığına göre, takipten önce gönderildiği anlaşılan havalelerin alıcıya konutunda ulaştığı tarih ve alacaklının temerrüdünün oluşup oluşmadığının önem taşıdığı, mahkemece ilgili PTT şubesinden bu konuda açıklama alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davalı borçlunun itirazında 2015 yılına ait aylık kira miktarına itiraz ettiğine ve kira sözleşmesinde kira artış oranına ilişkin açık düzenleme yer aldığına göre Mahkemece 2014 dönemine ait aylık 425,00 TL olan kira miktarına on iki aylık ortalamaya ait ÜFE oranını geçmeyecek şekilde artış uygulanarak 2015 yılına ait ödenmesi gereken aylık kira miktarı bulunup sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kira başlangıç tarihinden itibaren artış şartı uygulanmak suretiyle aylık kira miktarı hesaplanarak yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-