Borçluya tebliğ edilen ihtarlı ödeme emrinde otuz günlük yasal ödeme süresinin verildiği, davacı tarafça tahliye istemli davanın, takip kesinleşmeden 13/03/2015 tarihinde açıldığı, ödeme emrinin tebliğinden itibaren takip kesinleşip yasal otuz günlük ödeme süresi beklenmeden ya da itiraz varsa itiraz kaldırılmadan tahliye isteminde bulunulamayacağı-
Davalı tarafından, kiralanan taşınmaza yapılan elektrik masraflarına ilişkin bir takım belgeler ibraz edilerek kira bedellerinin ödendiğinin savunulduğu, takip dayanağı kira sözleşmesinde kiralanana yapılan tadilat masraflarının kira bedelinden mahsup edileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığından anılan masrafların davacı alacaklının muvafakati olmadığı sürece kira bedeline sayılamayacağı, davacı yapılan masrafları ve ibraz edilen sipariş fişini kabul etmediğine göre mahkemece itirazın kaldırılması ve tahliye talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davalı borçluların, davacının sözlü kira sözleşmesine dayalı olarak başlattığı takibe karşı itirazında, davacı alacaklı ile aralarındaki kira ilişkisine ve borç miktarına karşı çıkmadığı, alacaklı görünen şahsa herhangi bir borçları olmadığını ileri sürerek takibe ve borca itiraz ettikleri, İ.İ.K.'nun 269/2. maddesi hükmüne göre borçlunun itirazında kira akdini ve varsa buna ait sözleşmedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse akdi ve kira ilişkisini kabul etmiş sayılacağı, bu durumda davalı borçlunun, kira bedelinin ödendiğini veya sair bir sebeple istenemeyeceğini İİK.’nun 269/c maddesinde belirtilen belgelerle kanıtlamak durumunda olduğu-
Davacı alacaklının, takibe dayanak yaptığı 15 Mart 2011 tarihli ve üç yıl süreli yazılı kira sözleşmesi gereğince 2014 yılı Eylül, Ekim, K., Aralık, 2015 yılı Ocak, Şubat ve Mart aylarına ait ödenmeyen kira bedellerinin tahsili amacı ile 18.03.2015 tarihinde haciz ve tahliye talepli icra takibi başlattığı, borçluya gönderilen örnek 13 ödeme emrinin, adresin sürekli kapalı olması ve muhattabın ismen tanınmadığı gerekçesi ile iade edildiği, İİK.nun 269. maddesi gereği ödeme ve itiraz süresinin ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı, davalı borçlu kiracıya usulüne uygun yapılan bir tebligat olmadığından, yedi günlük itiraz ve otuz günlük ödeme süresinin de başlamadığı, davalı kiracının icra takibini haricen öğrenip icra dosyasına itirazda bulunmasının hukuki sonuç doğurmayacağı, bu durumda davalı borçluya usulüne uygun ödeme emri tebliğ edilmediği için, ödeme ve itiraz süreleri işlemeye başlamayacağından, icra mahkemesinden tahliye istenemeyeceği gözetilerek sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Davada kendisini vekil ile temsil ettirmeyen davacı yararına vekalet ücretine karar verilmiş olması doğru değil ise de, anılan yanlışlığın düzeltilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Davacı alacaklının, 16/10/2015 tarihinde başlattığı icra takibi ile 2.200,00 TL kira ve 30,65 TL işlemiş faiz alacağının tahsilini talep ettiği, ancak takip talebinde tahliye istemine yer vermediği, takip talebinde tahliye istemi bulunmadığı halde icra dairesince borçluya örnek 13 ödeme emri düzenlenerek gönderilmesi alacaklıya tahliye yönünden bir hak sağlamayacağı, zira icra müdürlüğü takip talebiyle bağlı olup, talebin dışına çıkılarak tahliye istemi bulunmadığı halde ihtarlı ödeme emri düzenlenmesinin tahliye açısından hukuki sonuç doğurmayacağı, hukuki sonuç doğurmayan ödeme emrine dayanarak tahliye kararı verilemeyeceği, davacı alacaklının icra mahkemesinden tahliye isteminde bulunabilmesi için takip talepnamesinde tahliye talebinin bulunmasının zorunlu olduğu, mahkemece, bu husus kendiliğinden gözetilerek tahliye isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalı tarafından ibraz edilen düşük bedelli kira sözleşmesinin Vergi Dairesi'ne ibraz için düzenlendiği, sonraki tarihli kira sözleşmesinde takip dayanağı kira sözleşmesinin taraflarca feshedildiğine dair her hangi bir düzenleme yer almadığı anlaşıldığından tarafların iradesini yansıtan takibe dayanak kira sözleşmesi dikkate alınmak suretiyle karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlunun, takip konusu kiralanan taşınmazın anahtarlarını 13/01/2016 tarihinde icra dosyasına teslim ettiği, alacaklı vekilinin ise 14/01/2016 tarihinde anahtarları teslim aldığı, bu nedenle tahliyeye yönelik dava konusuz kalmasına rağmen davalının tahliyesine karar verilmiş olması doğru değil ise de, anılan yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm fıkrasının 2. bendinde yer alan “Taraflar arasındaki kira akdinin feshine ” ve 3. bendinde yer alan “Davalının takibe konusu taşınmazdan tahliyesine ” ibarelerinin çıkarılmasına, yerine “Tahliyeye yönelik dava konusuz kaldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına” ibaresinin eklenmesine ve kararın HUMK'nun 438/VII. maddesi gereğince düzeltilmiş bu şekliyle onanmasına karar vermek gerektiği-
Davacının yaptığı icra takibinin takip talepnamesinde takip yollarının bulunduğu sütunda haciz isteminin yanında tahliye isteminin bulunmamasının takibi geçersiz hale getirmeyeceği, takip talebinin 4. sütununda kira alacağının yanında tahliye isteminin de bulunduğu, mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
İcra takibinde dayanılan ve karara esas alınan 01.01.2012 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı, sözleşme ve sözleşme içeriğine göre şirketin kiracı olduğunun anlaşıldığı, davalı olarak gösterilen H. T.'nin sözleşmeyi kiracı şirket adına imzalayan şirket temsilcisi olduğu, zaten 27.01.2016 tarihli icra takibinin borçlu şirket aleyhine başlatıldığı, ödeme emrinin kiracı şirkete tebliğ edildiği, davanın ise H. T. aleyhine açıldığı, dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir tebligatta, davalı H. T.'e tebliğ edilerek yargılamaya devam olunduğu, bu durumda mahkemece, borçlu kiracının şirketi olduğunun kabulü ile husumet sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-