İcra mahkemesince verilen kararların, kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediği bu nedenle itirazın kaldırılması kararlarına karşı yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulamayacağı-
Daha önce kesin hükümle karara bağlanan icra mahkemesi dosyalarındaki talepler ile temyiz incelemesine konu dosyadaki talepler, şikayet sebepleri ve taraflar aynı olduğundan, mahkemece şikayetin HMK. mad. 114/1-i uyarınca kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiği-
E.tmanın önlenmesi bir haksız eylem olduğundan devam ettiği veya yenilendiği müddetçe her zaman yeni bir davanın konusunu teşkil edebileceği, kesin hükmün ancak hüküm anındaki durumu tespit edeceği ve hükümden sonraki döneme etkili olmayacağı-
Yolsuz tescil hukuksal nedeniyle tapu iptali ve tescil istemiyle açılan davada yerel mahkemece Özel Dairenin bozma ilamına uyularak "protokol ve 26 adet senet için davacının ibra ettiği senetlerin karşılıksız kaldığının kararlaştırıldığı, yine protokol hükümlerine davalı vekili tarafından itiraz edilmediği, bu itibarla senetlerin davacıya işlem yapılmadan iade edilmesi gerektiği halde, iade edilmeyerek takibe konulduğu ve dava konusu payın bu nedenle ihalesi ile davalı şirkete satıldığı, ihalenin hükümsüz senetlere dayandığı, dolayısıyla tescilin yolsuz olduğu" belirtilerek verilen davanın kabulüne dair verilen üçüncü karar, Özel Dairece "ibranamenin aslının bulunmadığı, fotokopi belgeye dayanılarak davacının ibra edildiğinin kabul edilemeyeceği, bozma kararının sonradan ortaya çıkan duruma göre, maddi hataya dayalı olduğu ve davada dayanılan çekişme konusu taşınmazın sicil kaydının oluşumunun TMK'nın 1025. maddesinde öngörülen yolsuz tescile dayalı olduğunun söylenemeyeceği, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle bozulmuş, dahili davacılar vekilinin karar düzeltme talebinde bulunması üzerine Özel Dairece verilen karar ile HMK. mad. 125/1 , dava açıldıktan sonra davalının dava konusunu, bir başka şirkete sattığı, bu nedenle davacı tarafa seçimlik hakkının hatırlatılmasının gerektiği açıklanmak suretiyle Dairenin kararının kaldırılmasına ve hükmün bu yönden bozulmasına karar verilmiş olup, dahili davacılar vekilince karar düzeltme talep edilen üçüncü kararın, Özel Dairece önceki bozmayı ortadan kaldıracak nitelikte olmayıp, dava konusunun devri ve taraf değişikliğinin hatırlatılması yönünde olduğu ve bu durumda, yerel mahkemece verilen üçüncü kararın temyizen inceleme görevinin, Hukuk Genel Kurulu’na ait değil Özel Daireye ait olduğu-
İş kazasından kaynaklanan tazminat davasında davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı, buradaki dava arkadaşlığı ihtiyari dava arkadaşlığı olup davacı yanın isterse sorumluların tamamı yerine bir kısmına davasını yöneltebileceği- 1086 sayılı HUMK'da ve 6100 sayılı HMK'da dahili dava diye adlandırılan bir müessesenin bulunmadığı- Aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunan davalılar aleyhine olarak açılmış derdest bir davada yargılama konusu olayla ilgisi bulunan diğer sorumlular da davaya dahil edilmek istenirse, öncelikli davaya dahil edilmek istenen bu sorumlulara husumetin usulünce yöneltilmesi, yani, bu kişiler hakkında usulünce bir dava açılmasının beklenmesi ve her iki davanın birleştirerek bir arada karar verilmesi gerektiği, dahili dava dilekçesinin birleştirme istemini de içeren yeni bir dava niteliğinde olduğunun da düşünülebileceği, ancak bu durumda dava açılırken ödenmesi gereken başvurma ve peşin harcının yatırılması gerektiği-
Yargılamanın iadesinin, kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı istenebilen istisnai ve olağanüstü bir kanun yolu olduğu-  Kesinleşmeyen kararlara karşı yargılanmanın iadesi yoluna başvurulamayacağı-
Maddi anlamda kesin hükümden söz edilebilmesi; diğer bir anlatımla yeni açılan bir davaya karşı o davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olduğunun söylenebilmesi için, birinci dava ile ikinci davanın konusunun, taraflarının ve dava sebeplerinin aynı olması gerektiği- Kesin hüküm olduğu kabul edilen her iki dava ile eldeki dava konusunun birbirinden farklı olduğu ve eldeki davada kesin hükümden söz edilmesinin mümkün olmadığı-
Daha önce açılan davada davalı olarak gösterilen kişiler aracın maliki ve sürücüsünün, eldeki bu davanın tarafları ise aracın sigortacısı ve taşıma sözleşmesinin tarafı olup, kesin hüküm olarak kabul edilen önceki davanın taraflarından farklı olduğu, bu durumda mahkemece bu dava için kesin hüküm olduğu nitelendirilen anılan davanın tarafları ile bu davanın taraflarının farklı olduğu gözetilerek işin esasına girilip tarafların iddia, savunma ve delilleri toplanarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmazlarla ilgili eldeki davadan daha önce açılıp karar tarihinden sonra kesinleşen .............. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin ............. Esas sayılı davasının tarafları, konusu ve dava sebeplerinin aynı olduğu, hâl böyle olunca; önceki dava sonucu verilip kesinleşen hükmün eldeki dava bakımından kesin hüküm oluşturduğu-
Davalı sigortacının önceki davada taraf olmayışı nedeniyle, önceki davada verilen hükmün, eldeki dava bakımından kesin hüküm teşkil etmeyeceği- Davalı sigorta şirketinin, sigortalısı olan dava dışı araç maliki ile birlikte, kazada zarar gören davacıya karşı müteselsilen sorumlu olduğu- HMK'nun 303/5. maddesindeki düzenleme gereği müteselsil sorumlulardan biri olan araç malikine karşı açılan davada verilen hükmün, eldeki davada davalı için kesin hüküm teşkil edemeyeceği-