Davacı kiracının ihtara yönelik ikinci bir dava açmış olduğu, davacısının ve davalısının aynı olduğu, mahkemece davaya konu taşınmazın ihale ile kiraya verilmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilerek kesinleştiği anlaşıldığından kesin hüküm nedeniyle danın reddine karar verilmesi gerektiği-
Kural olarak icra mahkemesi kararları kesin hüküm teşkil etmez ise de aynı konuda aynı taraflar arasında ve aynı icra müdürlüğü yada takip işlemi hakkında verilmeleri ve kesinleşmeleri koşuluyla sonraki şikayet yönünden birbirlerine karşı “kesin hüküm” teşkil edeceği– Muris hakkında yapılan takipte murisin haczedilmezlik şikayeti hakkında verilen kararın, takibin mirasçılarına yöneltilmesinden sonra, mirasçıların kendi adlarına yapacakları haczedilmezlik şikayeti yönünden “kesin hüküm” teşkil etmeyeceği-
Ceza Mahkemesince verilen beraat hükmünün görülmekte olan davada mahkemeyi bağladığından ve ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararının görülmekte olan dava yönünden de kesin hüküm oluşacağından söz edilemeyeceği- Abonelik iptal ettirilmedikçe o abonelik üzerinden tüketilen su, elektrik ve doğalgaz bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte abonenin de müteselsilen sorumlu olacağı-
Talep sonuçlarının farklı olduğundan, önceki kararın kesin hüküm teşkil etmeyeceği-
Davacı ve davalının taşınmazı birlikte tasarruf ettikleri, başka bir deyişle davacının payına karşılık taşınmazda tasarrufu altında olan yerler bulunduğu, ayrıca, taraflar arasında yapılan sözleşmelerde çekişmeye konu edilen bölüm bakımından bir anlaşma da bulunmadığı açık olduğundan davacı paydaşın, diğer paydaştan ecrimisil isteyemeyeceği-
Kesin hükmün, yargılamanın yenilenmesi yoluyla ortadan kaldırılmadıkça tarafları bağlayacağı ve uyulması gerektiği- Kısa kararla gerekçeli kararın çelişik olmasının mutlak bozma nedeni oluşturacağı- Dava konusu edilmeyen parsele ilişkin karar verilmesinin hatalı olduğu-
Önceki dava sebebi kira sözleşmesi olup, her iki davanın sebeplerinin aynı olduğunu söylemenin mümkün olmadığı, bu nedenle önceki kararın eldeki dosya açısından kesin hüküm oluşturduğundan söz edilemeyeceği-
Tescil ilamının, HMK'nun 303. maddesinde öngörülen kesin hüküm nedeni ile tescil ilamını alan davacı ve mirasçıları ile bu kişinin halefi durumundaki davalıyı ve aynı zamanda kararın tarafı olan Hazine'yi bağlayacağı-  Mahkemece, tescil hükmüne esas olan krokinin mahallinde yapılacak keşifte zemine uygulanması, bilirkişilerden gerekçeli denetime açık rapor alınarak dava konusu yerin tamamının veya bir kısmının kroki kapsamında kalıp kalmadığının TMK'nun 719. ve 3402 sayılı Yasa'nın 20. maddesi hükmü uyarınca saptanması, tescil krokisine ait dosyanın gözönünde bulundurulması, belirlenen durumun krokiye yansıtılması, kayıt kapsamında kalan yerin tamamının veya bir kısmının belirlenen kıyı kenar çizgisine göre -tarifi 3621 Sayılı Yasanın 4. maddesinde yapılan- kıyıda kaldığının anlaşılması halinde, kararın tarafı olan Hazine'yi bağlayacağının düşünülmesi, kesin hüküm ile ilgili durum açıklığa kavuşturulduktan sonra bir karar verilmesi gerektiği-
Yargılamanın iadesi talebi üzerine verilen tahliye talebinin reddine ilişkin karar ile borçlunun (kiracının), taşınmazın kendisine iadesini istemeyeceği-
Her iki davanın konusu aynı olsa da, tarafları ve müddeabihi farklı olduğundan kesin hükümden bahsetmenin mümkün olmadığı-