Önceki dava sebebi kira sözleşmesi olup, her iki davanın sebeplerinin aynı olduğunu söylemenin mümkün olmadığı, bu nedenle önceki kararın eldeki dosya açısından kesin hüküm oluşturduğundan söz edilemeyeceği-
Tescil ilamının, HMK'nun 303. maddesinde öngörülen kesin hüküm nedeni ile tescil ilamını alan davacı ve mirasçıları ile bu kişinin halefi durumundaki davalıyı ve aynı zamanda kararın tarafı olan Hazine'yi bağlayacağı-  Mahkemece, tescil hükmüne esas olan krokinin mahallinde yapılacak keşifte zemine uygulanması, bilirkişilerden gerekçeli denetime açık rapor alınarak dava konusu yerin tamamının veya bir kısmının kroki kapsamında kalıp kalmadığının TMK'nun 719. ve 3402 sayılı Yasa'nın 20. maddesi hükmü uyarınca saptanması, tescil krokisine ait dosyanın gözönünde bulundurulması, belirlenen durumun krokiye yansıtılması, kayıt kapsamında kalan yerin tamamının veya bir kısmının belirlenen kıyı kenar çizgisine göre -tarifi 3621 Sayılı Yasanın 4. maddesinde yapılan- kıyıda kaldığının anlaşılması halinde, kararın tarafı olan Hazine'yi bağlayacağının düşünülmesi, kesin hüküm ile ilgili durum açıklığa kavuşturulduktan sonra bir karar verilmesi gerektiği-
Yargılamanın iadesi talebi üzerine verilen tahliye talebinin reddine ilişkin karar ile borçlunun (kiracının), taşınmazın kendisine iadesini istemeyeceği-
Her iki davanın konusu aynı olsa da, tarafları ve müddeabihi farklı olduğundan kesin hükümden bahsetmenin mümkün olmadığı-
Davalının adresine gidildiğinde komşudan davalının burada oturup oturmadığı veya bu adreste ise tebligat saaatinde nerede olduğu hususunda araştırma yapılmadığı, bu hususta kimsenin beyanının alınmadan tebliğ evrakının muhtara bırakıldığı anlaşıldığından tebligatın usülsüz olduğu-Kesin hüküm için; her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması; müddeabihin ve dava sebebinin aynı olması gerektiği-  Dava sebebi, hukuki sebep olmadığı; davacının davasını dayandırdığı vakıalar olduğu-
Kesin hüküm; ancak, konusunu teşkil eden iddia hakkında geçerli olabileceğinden, bu nitelikteki bir hüküm nedeniyle yeniden söz konusu edilemeyecek olanın, hüküm fıkrasında karara bağlanan husus olduğu- Hüküm olmayan yerde kesinlik de olamayacağından, olumlu veya olumsuz olarak karara bağlanmamış olan bir iddianın her zaman yeni bir davaya konu yapılabileceği-
Kesin hükümden söz edebilmesi diğer bir anlatımla yeni açılan bir davaya karşı o davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olduğunun söylenebilmesi için her iki davanın taraflarının, dava konusunun ve dava sebebinin aynı olması gerektiği, bu unsurları taşıyan kesin bir hükmün bulunduğu hallerde aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanılarak ve aynı konuda yeni bir dava açılamayacağı; açılırsa bu davanın dinlenmeyeceği, dava şartı yokluğundan reddedilmesi gerekeceği-
Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün, davalı alacaklıda olduğu, davalı alacaklının alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlaması gerekeceği, her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bononun, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli olmadığı, senetler ve çeklerin ancak tarafları ve onların cüz'i ve külli halefleri yönünden delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemeyeceği, öte yandan, alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafakati bulunmadığı sürece tanık dinlenemeyeceği ve tanık beyanına dayalı olarak hüküm kurulamayacağı, davalı alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Mahkemece, bilirkişi aracılığıyla, öncelikle, davacının takibinin dayanağı olan faturaya dayalı alacağının doğum tarihinin, davalının takip tarihinden önce olup olmadığının belirlenmesi, davacının alacağının doğum tarihinin davalının takip tarihinden sonra olduğunun belirlenmesi halinde, davacı, davalıya karşı muvazaa iddiasında bulunamayacağından, davanın reddine karar verilmesi, aksi takdirde, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü davalı alacaklıda olduğundan, uyuşmazlığın esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği- Talep ya da davacı taleplerinden biri hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi ya da dava konusu talepten başka bir konuda karar verilmesi halinde, böyle bir kararı davacı temyiz etmese dahi aleyhine kesin hükmün oluşmayacağı ve davalı yararına usuli kazanılmış hak doğmayacağı-
İtirazın kaldırılmasına ilişkin kararlar hakkında yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulmayacağı-