Aynı davacı tarafından, aynı davalı aleyhine açılan ve reddedilerek kesinleşen ipoteğin fekki davasının "ipoteğin fekki" yönünden eldeki ipoteğin fekki ve menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etse de, davanın menfi tespit istemine de yönelik bulunması nedeniyle bu talep yönünden kesin hükmün varlığından söz edilmesinin mümkün olmadığı- Menfi tespit istemi yönünden, davalının davalı bankaya yaptığı ve temlik aldığı ödemenin, bu dosya yönünden ipoteğin kaldırılabilmesi için ne kadar olduğu, ipoteğin kaldırılabilmesi için davacının davalı temlik alana ne kadar borçlu bulunduğunun, dava dışı bankadan ödemelere ilişkin belgeler getirtilerek ve banka kayıt ve belgeleri üzerinde bankacılık konusunda uzman bilirkişiye inceleme yaptırılmak suretiyle belirlenmesi ve davacının davalıya borcunun tespiti gerektiği-
Sigara üretiminin yapıldığı işyerinde, üretim süreci tüm aşamaları ile birlikte değerlendirildiğinde dava dışı şirketlerce ham ve yarı mamul malzemelerin forkliftlerle işlenmek üzere diğer birimlere taşınması, depo alanlarında istiflenmesi ve depolanması işlerinin asıl işin teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirmeyen bir parçası olduğu, zira bu işlemler asıl işin bölünemez bir parçası olup, gerçekleştirilmediğinde üretim sürecinin yürütülmesinin mümkün olmadığı- Davacı işçinin emir ve talimatları davalı işveren yetkililerinden alması, işe alım ve işten çıkarmada davalı işveren yetkililerinin söz sahibi olması, forklift temininin davalı işveren tarafından sağlanması hususları da gözetildiğinde, dava dışı şirketlerin sözleşme ile üstlendikleri mal veya hizmet üretimi için belirli bir organizasyona, uzmanlığa ve bağımsızlığa sahip olmadıkları; bir başka deyişle üretim ya da hizmet sunumuna ilişkin ekonomik faaliyetin bağımsız yönetimini üstlenmedikleri hizmet alım sözleşmesinin işçi teminine yönelik olduğu ve yasanın aradığı unsurları taşımadığı- Sonuç olarak; davalı işveren ile dava dışı şirketler arasında 4857 s. İş K.’nun 2. maddesine göre, geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunmayıp asıl işveren-alt işveren ilişkisinin yasal unsurlarını taşımadığından ve davacı başlangıçtan itibaren asıl işveren işçisi sayılacağından işyerinde davacı ile aynı işi yapan ve aynı vasıftaki emsal işçilere ödenen ücretlerin tespiti ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu tazminat iddiasının temeli sözleşmenin ayıplı ifası nedenine ve bu hakkın devamı olarak tüketiciye tanınan seçimlik yetkilere dayandığından site yönetimine kat malikleri kurulunca yetki verilmiş olması, somut olay bakımından, yönetimin dava açma ehliyetinin bulunduğunun kabulüne yeterli sayılamayacağı- Bu yöndeki bir davanın, Özel Daire kararında da işaret edildiği üzere, ancak kat maliklerince açılabileceği- 
Mahkemece kesin hüküm kabul edilen ........ Asliye Hukuk Mahkemesinin ......... Esas sayılı davanın tarafları ile eldeki davanın tarafları ve dava konusu edilen taşınmazlar aynı ise de, eldeki davada davacılar tarafından inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptal ve tescil isteğinde, önceki davada ise hile ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğinde bulunduklarından kesin hükmün varlığından söz edilemeyeceği-
Davacının TTK Genel Müdürlüğü, dava konusunun tecavüzün men'i ve inşaatın kal'i davası olduğu, yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne ve müdahalesinin men'i ile davalının yaptığı inşaatın kaline karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminde geçerek 23.01.1992 tarihinde kesinleştiği, iş bu dosyanın davalısı olan kişinin incelemeye konu dosya davalısının babası olduğu, inceleme tarihi itibari ile UYAP üzerinden alınan aile nüfus kayıt örneğinde hayatta olduğu, dolayısı ile kesin hüküm şartlarından olan tarafların aynı olması koşulunun somut olayda gerçekleşmediği gibi yerleşik Yargıtay uygulamaları ile kabul edildiği üzere el atma haksız eylem olduğundan devam ettiği veya yenilendiği müddetçe her zaman yeni bir davanın konusunu teşkil edebileceği, ayrıca; kesin hükmün ancak hüküm anındaki durumu tespit edeceği, hükümden sonraki döneme etkili olmayacağından yeni meydana gelen vakalara dayanılarak açılan ikinci dava için, birinci davanın kesin hüküm oluşturmayacağı-
Taraflar arasında görülen, yine tarafları aynı ve dava konusu mükerrerlik iddiası olan icra mahkemesi kararı sonucunda icra takip dosyasının iptaline karar verildiği ve kararının kesinleştiği görülmekle, mahkemece hükmedilen zamanaşımı itirazının reddine ilişkin karar isabetli olup, mükerrerlik şikayetine ilişkin olarak daha önce karara bağlanan kesin hüküm teşkil eden dosyadaki dava konusu ve taraflar aynı nitelikte olduğundan, mahkemece, mükerrerlik iddiası yönünden şikayetin HMK. mad. 114/1-i uyarınca kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiği-
Davalı adam çalıştıran yönünden illiyet bağının kesildiği kabul edilemeyeceğinden bölge adliye mahkemesince işin esasına girilerek inceleme ve değerlendirme yapılması gerekirken, ilk derece mahkemesinin gerekçesine dayanak yaptığı ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin mahallinde keşif yapıp teknik bilirkişiden rapor alınmasına rağmen 6100 sayılı HMK’nun 266. maddesi uyarınca teknik bilgi ile çözülebilecek bir konuda bilirkişi raporundaki kusur nitelemesinden neden ayrıldığı belirtilmeden 'hukuki gerekçe içermeyen' gerekçeyi 'kesin delil' kabul ederek yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru görülmediği-
İtirazın iptali davasının, dava şartı arabuluculuk kapsamına girmediği-
Kadına özgü ziynet eşyası niteliğindeki bileziğin, eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir âdet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılacağı ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanacağı- Davalı erkeğin düğünde toplam 12 adet bilezik takıldığına yönelik beyanının mahkeme önünde ikrar kabul edilmesi gerektiği-
Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının temyizi üzerine Yargıtayca verilen kararlar aleyhine karar düzeltme yoluna gidilmesi mümkün olmadığı-