Dava; miras payı satışı ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayalı pay iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, dava konusu taşınmazlar, mahkeme kararıyla hükmen kök muris mirasçıları adına tescil edildiği, anılan mahkeme ilamına yönelik olarak açılan yargılamanın yenilenmesine açılan dava dosyasında, kesin hüküm olarak kabul edilen mahkeme kararının davalı tarafa yöntemine uygun olarak tebliğ edilmediği, bu nedenle kararın kesinleşmediği, yargılamanın yenilenmesi davasının ancak kesinleşen mahkeme ilamlarına karşı açılabileceğinin belirtildiği, temyize konu kararda dayanılan kesin hüküm olgusu gerçekleşmediğinden, derdestlik ve esasa ilişkin sair hususlar düşünülüp tartışılmadan mahkemece yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
5838 Sayılı Yasa'nın 32/2-b maddesi ile yapılan düzenleme usule değil esasa ilişkin olup, İİK'nun 83/a. maddesi karşısında özel hüküm sayılscağı ve öncelikle tatbik edileceği- İcra mahkemesi kararlarının, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmese de, kendi aralarında kesin hüküm oluşturduklarının kabul edildiği-HMK. mad. 303/1 gereğince; bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerektiği ve HMK 114/1-i maddesi uyarınca kesin hüküm dava şartı olduğundan, HMK 115/2. maddesi, dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden  reddini gerektirdiği-
Davacıların dava konusu taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu iddiasıyla açtığı orman tahdidinin iptali davasında, eldeki dosyanın da tarafları olanlar arasında görülerek kesinleşen davalar neticesinde çekişmeli taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğunun kesin hüküm ile belirlendiği dikkate alınarak, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
İki ayrı dava bakımından ilk dava neticesinde verilen kesinleşmiş kararla ikinci davanın konusunun, taraflarının ve dava sebebinin aynı olması durumunda ilk dava sonucu verilen kararın ikinci dava yönünden kesin hüküm oluşturacağı ve bu nedenle ikinci davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Kesin hükmün kamu düzenine ilişkin olup talep bulunmasa da yargılamanın her safhasında mahkemece re'sen nazara alınması gerekli olumsuz dava şartlarından olduğunun gözetilmesi gerektiği-
Borçlunun başvurusu zamanaşımı şikayetine ilişkin olup, daha önceki zamanaşımı şikayetinin başvuru tarihine kadar geçen süre yönünden kesin hüküm sözkonusu olduğundan, anılan tarihler bakımından şikayetin kesin hüküm nedeniyle reddi gerekeceği ve mahkemece, icra mahkemesine başvuru tarihinden, temyize konu dosyadaki başvuru tarihine kadar geçen süre yönünden inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
İcra mahkemesince verilen kararların, kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemekle birlikte, aynı takip dosyası nedeniyle, aynı taraflar arasında ve aynı konuda daha önce verilen icra mahkemesi kararı kesinleşmesi koşuluyla sonraki şikayet yönünden kesin hüküm teşkil edeceği-
Eldeki ödeme itirazı takibin kesinleşmesinden sonraki döneme ait olmakla itirazın yasal dayanağı İİK'nun 71. maddesi olup itiraz süreye tabi olmayacağı, şikayet konusu  yapılan itfa itirazı yönünden HMK'nun 303. maddesi anlamında kesin hüküm niteliğini taşımayacağı -
Davacının, niza konusu parsellerden birinin kendi adına tespit edildiğini zannederek feragat ettiği anlaşılmış ise de; beyanın hataya dayalı olduğu ve gerçekte ileri sürdüğü hakkın özünden vazgeçmediğinden hataya dayalı feragatinin kesin hükmün sonuçlarını doğurmayacağı nazara alınmalı, kesin hüküm olarak kabul edilen mahkeme kararında davacının taraf olmadığı da dikkate alındığında, davacı açısından kesin hükmün etkilerinden söz edilemeyeceği, uyuşmazlık konusu davada taşınmazların mera olarak tespit ve tahdit edildiği göz önüne alınıp yöntemince mera araştırması yapılmasından sonra bütün deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekeceği ancak, olayda davalılar farklı olduğundan kesin hükmün koşullarının oluşmadığı, ayrıca, asıl-alt işverenlik ilişkisinde mecburi dava arkadaşlığının söz konusu olmadığı-
Kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil isteği-