"İcra kefaletinin, TBK'nun 583. maddesindeki şekil şartlarına uygun olmadığı, icra kefilinin el yazısı ile düzenlenmediği gibi borç miktarının belirtilmediği ve eşin rızasının alınmadığı" ileri sürülerek "icra emrinin iptali ve hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi" istemi ile icra mahkemesine yapılan başvuru ile " icra emrinde ... yazıldığı" beyan edilerek "kefalet aktine aykırı doldurulan icra emrinin iptaline karar verilmesi"ne yönelik şikayetin konularının aynı olmadığı ve icra kefaletinin geçerli olup olmadığı hakkında mahkemece re'sen bir inceleme ve tartışma da yapılmayıp bu konuda hüküm tesis edilmediğinden daha sonra yapılan  şikayet yönünden kesin hükmün varlığından söz edilemeyeceği- İcra kefaletinin geçerli olmadığına yönelik şikayetin İİK'nun 16/2. maddesi kapsamında süresiz şikayete konu edilebileceği-
İcra mahkemesi kararlarının, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmese de, kendi aralarında kesin hüküm oluşturduklarının uygulamada kabul edildiği, HMK 303/1 maddesinin “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir” şeklinde düzenlendiği, HMK 114/1-i maddesi uyarınca kesin hüküm dava şartı olup, HMK 115/2. maddesinin, dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddedilmesini zorunlu kıldığı-
Menfi tespit davasında ispat külfetinin davacıda olup, davacının senede karşı ileri sürdüğü iddiaları HMK. mad. 201 uyarınca yazılı delille kanıtlaması gerektiği- Mahkemece davalının savcılıktaki ifadesinde senet metnini talil ettiği belirtilmekte ise de davalının bu ifadesinde davacıya borç para verildiğinden söz edilmiş olup senedin “nakden” düzenlenmiş olması karşısında somut olayda talil bulunmadığının kabulü gerektiği- Kambiyo senedinin ticari defterlere kaydedilmemiş olmasının senedi hükümden düşürmeyeceği- Ceza mahkemesince hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde karar tesis edilmiş olup bu şekildeki ceza mahkemesi kararlarının, dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nın 53. maddesi kapsamında hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte bir karar olarak kabul edilemeyeceği-
Eldeki davada, davacı idarenin talebinin, davacıya yapılan fazla ödemenin BK'nın sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak tahsili istemine ilişkin olduğu göz önüne alındığında, İdare Mahkemesi'nce ödemenin iadesine dair idari işlemin usulden iptaline ilişkin olarak verilen kararın, iş bu yargılama dosyasında anılan yasa maddesindeki koşulları taşımadığından kesin hüküm teşkil etmeyeceği ve iş bu davada bağlayıcı olmayacağı-
Davacı kiracının ihtara yönelik ikinci bir dava açmış olduğu, davacısının ve davalısının aynı olduğu, mahkemece davaya konu taşınmazın ihale ile kiraya verilmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilerek kesinleştiği anlaşıldığından kesin hüküm nedeniyle danın reddine karar verilmesi gerektiği-
Kural olarak icra mahkemesi kararları kesin hüküm teşkil etmez ise de aynı konuda aynı taraflar arasında ve aynı icra müdürlüğü yada takip işlemi hakkında verilmeleri ve kesinleşmeleri koşuluyla sonraki şikayet yönünden birbirlerine karşı “kesin hüküm” teşkil edeceği– Muris hakkında yapılan takipte murisin haczedilmezlik şikayeti hakkında verilen kararın, takibin mirasçılarına yöneltilmesinden sonra, mirasçıların kendi adlarına yapacakları haczedilmezlik şikayeti yönünden “kesin hüküm” teşkil etmeyeceği-
Talep sonuçlarının farklı olduğundan, önceki kararın kesin hüküm teşkil etmeyeceği-
Ceza Mahkemesince verilen beraat hükmünün görülmekte olan davada mahkemeyi bağladığından ve ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararının görülmekte olan dava yönünden de kesin hüküm oluşacağından söz edilemeyeceği- Abonelik iptal ettirilmedikçe o abonelik üzerinden tüketilen su, elektrik ve doğalgaz bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte abonenin de müteselsilen sorumlu olacağı-
Davacı ve davalının taşınmazı birlikte tasarruf ettikleri, başka bir deyişle davacının payına karşılık taşınmazda tasarrufu altında olan yerler bulunduğu, ayrıca, taraflar arasında yapılan sözleşmelerde çekişmeye konu edilen bölüm bakımından bir anlaşma da bulunmadığı açık olduğundan davacı paydaşın, diğer paydaştan ecrimisil isteyemeyeceği-
Kesin hükmün, yargılamanın yenilenmesi yoluyla ortadan kaldırılmadıkça tarafları bağlayacağı ve uyulması gerektiği- Kısa kararla gerekçeli kararın çelişik olmasının mutlak bozma nedeni oluşturacağı- Dava konusu edilmeyen parsele ilişkin karar verilmesinin hatalı olduğu-