Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminat istemi-
"Takibe konu bononun taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin teminatı olarak sözleşme ile birlikte verilen teminat bonosu olduğu" şeklindeki iddianın borca itiraz niteliğinde olduğu- İcra müdürünin takip talebi üzerine senetten anlaşılmayan bir hususu inceleyemeyeceği ve borçlular icra mahkemesine başvurusunda icra müdürünün takip hukuku kurallarına aykırı davrandığını ileri sürmediğinden, borçluların icra mahkemesine başvurusunun şikâyet mahiyetinde olmadığı- Borçlular talebini şikâyet olarak nitelendirip İİK'nın 170/a. maddesinin 2. fıkrasının uygulanmasını talep etmiş ise de, hukuki nitelendirme hâkime ait olup senedin sözleşmenin teminatı olarak verildiğine ilişkin borca itirazın duruşmalı olarak incelenmesi gerektiği- "Borçluların iddiasının kişisel def'i niteliğinde olduğu ve bu hususun alacaklı bankaya karşı ileri sürülemeyeceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Yeşil kart sigorta poliçesi kapsamında ödenen tazminatın, davalı sigortalıdan rücuen tahsili istemi- Sürücünün alkollü olmasının, tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmeyeceği, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığını sigortacının ispat etmesi gerektiği- Davacı sigortacının rücu hakkının doğumu için, kazanın münhasıran alkol etkisinde meydana geldiğinin, uzman bilirkişi heyetinden alınacak raporla saptanması gerektiği- Rücuya konu edilen zararın teminat dışı kaldığını ispat yükünün davacı sigortacıda olduğu ve bu hususun somut biçimde ispat edilememesi halinde rücu hakkının doğmayacağını kabulün zorunlu olduğu da gözönünde bulundurularak; kazanın meydana gelmesine etki edebilecek hava- yol- trafik durumuna ilişkin tespit sağlayacak eksik kalan delillerin toplanması ile İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü gibi kuruluşlardan seçilecek iki trafik uzmanı ve bir nörolog bilirkişiden oluşan bilirkişi kurulundan, tüm dosya kapsamı dikkate alınmak suretiyle, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurların da kazada etkili olup olmadığının tespiti gerektiği-
Davacı kadının süresinde bildirmediği tanıklarının beyanlarının kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağı, bu durumda mahkemece, davacı yanca usulüne uygun şekilde süresinde ileri sürülmeyen tanık beyanları esas alınarak davalı erkeğe kusur yüklenilmesinin doğru olmadığı-
İtirazın iptali davası-
Daha önce açılan boşanma davasında verilen ret kararının kesinleşmesinden itibaren başlayacak üç yıllık süre zarfında ortak hayatın yeniden kurulmadığını ispat yükünün taraflardan hangisine ait olduğu? Daha önce açtığı boşanma davası ispatlayamadığı gerekçesiyle reddedilerek kesinleşen ve kesinleşme tarihinden üç yıldan sonra eldeki davayı açan davacı, ön inceleme duruşmasında "davaya ilişkin bildireceğim delilim yoktur" demek suretiyle kanunda öngörülen üç yıllık süre içerisinde ortak hayatın kurulması amacıyla bir araya gelinmediği hususunda herhangi bir ispat vasıtası sunmayacağını ortaya koymuş, davalı kadın ise davaya cevap vermediği gibi duruşmalara da katılmamış olduğundan, HMK. mad. 128 gereğince dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmekle yetinmiş olup eldeki dava res'en araştırma ilkesinin uygulandığı bir dava da olmadığından, mahkemece, üç yıllık süre koşulu oluşmasına rağmen davacı kocanın delil bildirmemesi nedeniyle "bu sürede tarafların bir araya gelmediklerini" ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesini isabetli olduğu- "Olayın özelliği itibariyle ispat külfetinin davalıda olduğu, menfi bir olgunun ispatının davacıya düşmeyeceği, kanunun amacına uygun yorum yapılması gerektiği, TMK'nın 166/4. maddesinde dayalı olarak açılan davalarda bir karinenin varlığının söz konusu olduğu, daha önce açılan boşanma davasının tarafların ayrı yaşadığına dair bir karine olduğu ve HMK. mad. 190/2 uyarınca karinenin aksinin davalı tarafça ispat edilmesi gerektiği, yine tarafların yerleşim yeri adreslerinin ayrı olmasının ve davacının başka biriyle olan birlikteliğinden bir çocuğun dünyaya gelmesinin tarafların ayrı yaşadığını gösterdiği, bu durumda ispat yükünün yer değiştirdiği, sonuç olarak bozma kararının yerinde olduğu" şeklindeki görüşlerin HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Dava dilekçesinde herhangi bir delile dayanmamış olup ön inceleme duruşmasında hazır bulunan tanıklar dinlenerek davanın kabulü ile kadın ve çocuklar yararına tedbir nafakasına hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Zilyetliğe tecavüzün men’i ve eski hale getirme istemi- Mahkemece davacı tarafa, adresini bildirilmeyen davalı için bu hususta kesin süre verilmiş olduğu görüldüğünden; bahsi geçen davalı yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi ve diğer davalılar için ise, işin esası hakkında yargılama yaparak hüküm tesis edilmesi gerektiği-
Dava dilekçesinde, davalının adresinin "Gürcistan Konsolosluğu" olarak gösterilmesi nedeniyle, davalının tebligata yarar açık adresine öncelikle tebligat çıkarılıp; tebliğ edilememesi halinde; açık adresin araştırılmasının, adresin bulunamaması halinde, ilanen tebliğin düşünülmesinin ve bunun sonucuna göre hüküm kurulmasının gerektiği-
Davacı, dava dilekçesinde davalının cep telefonuna gönderdiği kısa mesajlar ile küfür ve hakaret ettiği vakıasına dayanmış olup ispatı yönünde kendi telefonunda yapılacak bilirkişi incelemesini ikame ettiği, mahkemece, mesaj çıktılarının ibraz edilmesi için verilen süreden sonra, gerekli ihtarat da yapılarak bilirkişi incelemesi için kesin süre verilmediği- Davacıya ait cep telefonunun ibraz edilmesi için kesin süre verilmesi ve verilen süre zarfında cep telefonunun ibraz edilmesi halinde bilirkişi incelemesinin yapılması gerektiği-