Mahkemece, "davacının süresinde delillerini sunmadığı" gerekçesiyle kiralananın tahliyesine ilişkin davanın reddine karar verilmişse de, önceleme duruşmasında, taraflar arasındaki çekişmeli hususların tespit edilmesi ve tahkikatın çekişmeli hususlar esas alınarak yürütülmesi asıl olup mahkemece, taraflara dilekçelerinde dayandıkları, ancak henüz sunmadıkları delilleri sunmaları için kesin süre verilmesi gerektiğinden ve daha önce tensiple veya inceleme tutanağı ile verilmiş olan süre sonuç doğurmayacağından, davacı vekiline, kira sözleşmelerini, tanıkların adı ve soyadı ile adreslerini, hangi tanığın hangi vakıaya ilişkin olduğunu içeren dilekçe vermesi için ön incelemeden sonra kesin mehil verilmeden davanın neticeye bağlanmasının hatalı olduğu-
Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları üzerinde durularak, tanıkların bordro tanığı olup olmadığının denetlenmesi, ilgili ticaret sicili müdürlüğünden dava dışı işverenlerin ticaret sicili kayıtları celp edilerek incelenmesi, davalılar ile dava dışı işverenler arasında bağlantı olup olmadığı araştırılması ve gerekirse tanıkların beyanlarına yeniden başvurulması gerektiği- İşin inşaat sektöründe olması dikkate alındığında, coğrafi koşullar ve iklim şartları itibariyle, her mevsim aynı düzende çalışmanın, işin niteliğine uygun olup olmadığının tartışılmaması hatalı olduğundan, bu yönde beyanları sorulmayan davacı tanıkları yeniden dinlenerek, her mevsim aynı koşullarda çalışılıp çalışılmadığı hakkındaki bilgilerinin sorulması, ardından her iki taraf tanık beyanları birarada değerlendirilerek karar vermesi gerektiği-
Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacağın belirsiz kabul edilmesi gerektiği, Hakime alacak miktarının tayin ve tespitinde takdir yetkisi tanındığı hallerde, hakimin kullanacağı takdir yetkisi sonucu alacak belirli hale gelebileceğinden, davacının davanın açıldığı tarih itibariyle alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin imkansız olduğu, iş hukuku uygulamasında, Yargıtayca, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının yazılı belgelere ve işyeri kayıtlarına dayanmayıp, tanık anlatımlarına dayanması halinde, hesaba esas alınan süre ve alacağın miktarı nazara alınarak takdir edilecek uygun oranda takdiri indirim yapılması gerekliliği ortaya çıkacağından, tanık anlatımlarına dayanılarak hesaplanan alacak miktarından hakimin takdir yetkisine bağlı olarak yapılacak indirim oranı baştan belirli olmadığı, bu durumda alacağın belirsiz kabul edileceği- davacının aynı davalıya karşı birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini aynı dava dilekçesinde ileri sürmesi olarak tanımlanan davaların yığılması (objektif dava birleşmesi) halinde, talep sayısı sayısı kadar dava bulunduğu kabul edildiği ve her bir talep bakımından ayrı ayrı hüküm verilmesi gerektiğinden, bu durumda da dava dilekçesinde ileri sürülen taleplerin belirsiz alacak olup olmadığının her bir talep bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekeceği- Davacının çalışma süresini, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri belirleyebilecek durumda olduğundan, dava konusu edilen kıdem ve yıllık izin ücreti alacağının belirsiz olmadığı-
Davacı vekilinin ıslah dilekçesi ile, açılan davadaki taleplerinin yanında dava dilekçesinde dile getirilmeyen bir alacak kaleminin de hükme bağlanmasını istemiş olması karşısında, hasara bağlı olarak oluşan zarara ilişkin bu yeni istemin HMK. mad. 119 vd. maddelerinde düzenlenen dava açma prosedürüne ilişkin usuli şartları taşımaması nedeniyle ek dava olarak da değerlendirilemeyeceği ve bu halde aracın pert-gizli ayıplı satılmasına bağlı olarak araçta oluşan hasarlara bağlı zarara dair alacak isteminin reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava dilekçesinde, somutlaştırma yükünün yerine getirilmemiş olması halinde, öncelikle hâkim davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların belirlenmesini davacıdan istemesi gerektiği, ancak bu eksiklik tamamlanırsa yargılamaya devam edilerek karar verileceği, bu eksiklik tamamlanmaz ve somutlaştırma gerçekleşmezse, ispatsız kalan davanın reddine karar verileceğinden, dava dilekçesinde, davacının ödenmesi gereken aylık ücretinden her ay cüzi bir miktarının ödendiği, ödenmeyen ücret ve ikramiye alacaklarının davalıdan tahsilinin talep edilmiş olması şekli ile soyut ve genel anlatımlar içerdiğinden, öncelikle davacıdan ücret ve ikramiye alacağı taleplerinin hangi aylara ilişkin olduğu ile ödenmeyen ücret ve ikramiye alacağı açıklattırılması ve işverenden davacıya yapılan ödemeye ilişkin bilgi ve belgeler de istenerek davacının talepleri ve işverence ibraz edilecek bilgi ve belgeler birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil, tazminat ve ecrimisil istekleri- TMK. mad. 462 uyarınca vasiye vesayet makamınca dava için husumete izin verilip verilmediğinin saptanması, diğer davalılar yönünden davaya devam edileceği açık olduğu gözetilerek davaya devam edilerek işin esasına girilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davalı Belediye'ye ait işyerinde işçi olarak çalıştığını, Milli Eğitim Bakanlığı'na atanmak suretiyle davalı ile olan sözleşmesinin sona ermesine kadar işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesi gereğince ödenmeyen ücret ve sosyal yardım alacaklarının mevcut olduğunu belirterek, bir kısım işçilik ücret ve sosyal yardım alacaklarının tahsiline-
Dava konusu edilen işçi alacaklarının hesabına esas ücret miktarı belirsiz olup, ücretteki belirsizlik alacakların miktarını etkileyeceğinden dava konusu edilen alacakların belirsiz olduğunu kabul edilmesi gerektiği- Davanın kısmi dava olarak açıldığı, bilirkişi raporundan sonra davacı vekilinin ıslah dilekçesi ile dava konusu edilen bazı alacakların miktarını arttırdığı görülmekle, dava, karar ve Özel Daire bozma karar tarihinde yürürlükte bulunan HMK. mad. 109/2 uyarınca alacaklar belirsiz olduğundan davacının kısmi dava açmasının mümkün olduğu- Davalı banka "bordrosu sunulan işçilerin aynı ünvanda kadro tanımlaması olmadığından muadili olan ve davacı ile aynı işi yapan, aynı özellikte emsal işçi tanımlaması ile işe devam ettiklerini" belirterek ek rapora itiraz etmiş olduğundan, sendikanın bildirdiği ücretin emsal ücret olamayacağı, öncelikle davalı Banka vekilince bordroları sunulan işçilerin davacının emsali olup olmadığı ile ilgili olarak bu konuda uzman bir bilirkişiden rapor alınarak bu işçilerin davacının emsali işçi olmadıklarının anlaşılması hâlinde, geçersizliği tespit edilen fesih tarihi olan ile davacının işe başlatılmayarak iş sözleşmesinin feshedilmiş sayıldığı tarih arasındaki süreçte davalı işyerinde ücret ve ekleri yönünden genel artış yapılıp yapılmadığı sorularak varsa buna ilişkin kayıtların getirtilmesi suretiyle varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Geçersiz sayılan fesih tarihini izleyen dört aylık süre esas alınarak hesaplanması gereken boşta geçen süre ücreti mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda davalının kabulünde olan aylık brüt 857,00TL üzerinden hesap edilmiş olup davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyizi olmadığı, kararın davalı Bankanın temyizi üzerine davalı lehine bozulduğu dikkate alındığında, yapılacak emsal ücret araştırması ile belirlenecek ücret düzeyine göre hesaplama yapılırken (yapılan araştırma sonucunda tespit edilecek ücretin davalının kabulünde olan miktarın üzerinde olması hâlinde) bu hususta davalı lehine kazanılmış hak oluştuğu-
Mahkemece, verilen kesin süre içinde davacı tarafından dava dilekçesinde bildirilen adres dışındaki davalının bulunabileceği adreslerin bildirilmemesi gerekçesi ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş ise de, sadece davacı tarafından sunulan adrese tebligat yapmakla yetinildiği anlaşıldığından ve davacı da dava dilekçesinde davalının adresini belirtmiş olduğundan adres araştırmasının mahkemece re'sen yapılması gerektiği- HMK 119/1-b maddesine göre dava dilekçesinde davalının adresi bulunmasının gerektiği-
Hakim tarafından öncelikle tüketici olan davacının seçimlik haklarından hangisi tercih ettiği sorulmak suretiyle talep sonucunun açıklattırılması gerekeceği, mahkemece, talep sonucu açıklatılmaksızın hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-