Tescil davası, Hazineye ve ilgili Kamu Tüzel Kişilerine karşı açılacağı; ancak Köy, Büyükşehir Belediye sınırları ve Belediye mücavir alan sınırları içerisine alınmış olduğundan husumetin Belediye ile Büyükşehir Belediyesi'ne yöneltilmesi, yargılamaya geldikleri taktirde savunma ve delillerinin tespiti ile hüküm kurulmasının gerekeceği-
Sözleşmeyle başka rejim seçilmediğinden eşler arasında yasal “edinilmiş mallara katılma” rejiminin geçerli olduğu, eşlerden birinin, diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuş ise, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olacağı, katılma rejiminde; eşlere tanınan bu hakkın, ayni bir hak olmayıp, alacak niteliğinde şahsi bir hak olduğu, bu tür davalarda, eklenecek değerlerden ve denkleştirmeden elde edilen miktarların da dahil olmak üzere edinilmiş malın toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin yarısı üzerinden tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınarak katılma alacağının hesaplanmasının ve davacının, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında değer artış payı alacağı bulunduğunun dikkate alınmasının gerektiği-
Bilirkişi raporlarındaki tespitlere göre davaya konu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve imar ve ihyası tamamlanmayan ve bu niteliği itibariyle de zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmayan yerlerden olduğu-
Kazanmayı sağlayan zilyetlikle taşınmaz edinme koşulları ve süresi, Toprak Tevzi Komisyonunca Hazine adına tapu kayıtlarının oluşturulduğu tarihten geriye doğru hesaplanmakta olup, miras bırakanın tek başına alabileceği miktardan fazlasının mirasçıların olmasının düşünülemeyeceği, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu Kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktarın sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyeceği-
Dozerle ev yapmak amacı ile taşınmazı düzlemek şeklindeki eylemin ekonomik amaca uygun zilyetlik olarak kabul edilemeyeceği, fotoğraftaki taşınmazın durumunun da aşırı taş ve kayalar nedeni ile imar ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun anlaşılması karşısında davacı lehine kazanma koşullarının gerçekleşmediği, ekonomik amaca uygun zilyetliğin bulunmadığı dikkate alınarak, taşınmazın niteliği ve kullanım şekli itibariyle davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Kamu malına dönüşen bu tür yerlerin tescile ve sicile konu olmalarının mümkün olmadığı, ihdas ve tahsis tarihine kadar kazanma koşullarının oluştuğunun kanıtlandığı bu halde, taşınmazın krokide A harfi ile gösterilen kısmının tapu kaydının iptali ile davacının mülkiyetinde olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken karar yerinde yazılı gerekçelerle taşınmazın bu kısmının davacı adına tapuya tesciline karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Dairemizin bozma kararında açıkça imar mevzuatı dikkate alınmak suretiyle karar verilmesi gerektiği açıklanmış olmasına rağmen, taşınmazların imar mevzuatı açısından ifrazının mümkün olmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddinin doğru olmadığı, eğer taşınmazların imar mevzuatı gereği ifrazı mümkün değil ise 3402 sayılı Kanun’un 15/son maddesi gereği davacı payı, taşınmaz yönünden bütününe oranlanılarak belirlenip, hisse nispetinde davacı adına tescile karar verilmesi gerekirken taşınmazın ifrazının mümkün olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-