Davanın, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davası olduğu, dava konusu taşınmazların muris M.'dan kaldığı ve paylaşımın yapılmadığı anlaşıldığı taktirde ve davada mirasçılar arasında açılıp yürüyen bir dava olduğu gözetilerek davacıların miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmesi gerekirken, yöntemine uygun bir biçimde açılmış bir dava ve isteği bulunmayan 1951 doğumlu M. Ç. açısından da iptal ve tescile karar verilmesinin HUMK.nun 74. maddesine aykırı olduğu-
Hukuki niteliğinin yanında maddi olaylardan sayılan zilyetlik tanık dâhil her türlü delille kanıtlanabilir. Bu tür yerlerin 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve TMK.’ nun 713. maddeleri uyarınca zilyedi adına tapu siciline tescil edilebilmesi için malik sıfatıyla davasız, aralıksız en az yirmi yıl süreyle ekonomik amacına uygun olarak zilyet olunması gerekir. Davanın başarıya ulaşabilmesi için bu hususun somut olarak kanıtlanması gerekir. Başka bir anlatımla, yerel bilirkişi ve tanıkların kanun maddelerinde belirtilen tabirleri soyut olarak tekrar etmesi mülkiyetin kazanılması için yeterli sayılmaz. Mahkemece yeterince araştırma ve soruşturma yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bu nedenlerle bozulmasına sebep olacağı-
Kural olarak aşının yapıldığı tarihten itibaren 20 yıllık sürenin geçmesi ve diğer koşulların davacı yararına oluşması halinde, taşınmazın kazanmayı sağlayan zilyetliğin imar ve ihya yoluyla edinilmesinin mümkün olduğu-
Tapu iptali ve tescil-
Davanın TMK.nun 713/1-3. madde ve fıkraları gereğince açılan tescil isteğine ilişkin olduğu, bu tür davalarda taşınmaz köy sınırları içinde bulunuyorsa davanın Hazine’yle birlikte köy tüzel kişiliğine, belediye sınırları içinde bulunduğu taktirde dava Hazine’yle birlikte ilgili Belediye’ye yöneltilerek açılacağı, TMK.nun 713/3. fıkrasında açıklanan Hazine ve ilgili kamu tüzel kişilerinin bu tür davalarda kanuni hasım durumunda bulunduğu, bu bakımdan davanın Hazine’ye yöneltilerek taraf teşkili sağlanmadan davanın yürütülmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu-
Dava, taraflar arasında yapılan adi yazılı sözleşmeden kaynaklanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Ne var ki anlaşma belgesinin TMK.’nun 677. maddesi kapsamında kalan miras payının devri niteliğinde olup olmadığı uyuşmazlık konusu oluşturmaktadır. Anlaşma metnine göre yapılan sözleşmenin TMK.’nun 677.maddesi kapsamında yer alan miras payının devri sözleşmesi niteliğinde olduğunun kabulüne olanak bulunmamaktadır. İki kardeş arasında yapılan bir anlaşma olup, şarta bağlanmıştır. TMK.’nun 676 ve 678. maddeleri kapsamında kalan bir sözleşme de değildir. Mahkemece bu hususlar göz önüne alınarak bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu Kanun’da yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktarın sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyeceği, mahkemece Tapu Sicil Müdürlüğü ve Hukuk Muhakemeleri Yazı İşleri Müdürlüğü’nden gerekli araştırma yapılmış ise de belgesizden edinilen taşınmazlar olup olmadığının Kadastro Müdürlüğü’nden sorulmadığı, belgesizden edinilen taşınmaz bulunup bulunmadığı Nusaybin Kadastro Müdürlüğünden sorularak, gerek mahalli bilirkişi beyanlarına gerekse de 22.12.2009 tarihli ziraat mühendisi bilirkişi raporuna göre taşınmazların sulama imkanı bulunduğunun nazara alınmasının ve toplanan deliller değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek gerekeceği-
TMK.nun 713/3. maddesine göre, tescil davalarının yasal hasım olan Hazine ve ilgisi yönünden diğer kamu tüzel kişilerine karşı açılmasının gerekeceği, Hazine yasal hasım olduğundan taraf sıfatı kamu düzenine ilişkin olup, temyiz bulunmasa da davalı köyün temyizi üzerine temyiz incelemesine konu olabileceği, hal böyle iken mahkemece yasal hasım olduğu dikkate alınmadan, husumet yöneltilemeyeceği gerekçesi ile Hazine yönünden davanın reddine kararı vermek doğru olmadığı gibi, aynı şekilde yasal hasım olan Alembey Köyü’nün yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmuş olmasının da doğru olmadığı-
Hazine'ye ait tapulu yerlerin kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile kazanılması mümkün olmadığı gibi, davalı tarafın Hazine tapusunun tesisine kadar 20 yıllık iktisap sağlayan süreye ulaşan zilyetliği de bulunmadığından mahkemece; Hazine'nin davasının kabulüne, taşınmaz üzerinde davalı tarafından meydana getirilen muhdesatların tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verilmesinin gerekeceği-
Taraflar arasında yapılan taksim sözleşmenin geçerliliği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacılar söz konusu taksim sözleşmesi uyarınca bırakılan taşınmazlara ilişkin tapu kayıtlarının sözleşme uyarınca iptal ve tescili isteğinde bulunmuştur. Mahkemece yazılı şekilde karar verilmiş ise de, hükmolunan paylar taksim sözleşmesine uygun belirlenmemiştir. Mahkemece davaya konu parsellerde taksim sözleşmesinin hatalı yorumlanması ile sözleşme gereği hak sahibi olan mirasçılarının paylarının ortadan kaldırılması suretiyle ve istek aşılarak yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-