Zilyetlikle bir yerin edinilmesi için aralıksız, çekişmesiz malik sıfatıyla 20 yıllık kazanmayı sağlayan zilyetlik süresi yanında taşınmazın aynı zamanda nitelik itibariyle kazanmaya elverişli yerlerden olmasının, 6831 sayılı Orman Kanunu hükümleri uyarınca orman niteliğinde ve TMK. nun 715, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16/C maddesi kapsamında kalan yerlerden bulunmamasının gerekeceği-
Yetkili merci tarafından bir yerin mer'a olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mer'a olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanmasının gerekeceği, taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mer'a olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabının mümkün olmadığı -Davacı tarafın zilyetliğe dayanarak tescil isteğinde bulunduğu, zilyetlik maddi olaylardan olup 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1. maddesi uyarınca tanık ve yerel bilirkişi dahil olmak üzere her türlü delille kanıtlanmasının mümkün olduğu-
Davalı parsel paylı mülkiyet hükümlerine tabi olduğuna göre, usule uygun dava açan davacılar yönünden davayı kabul eden davalılar R., F.A. ve R.S. üzerindeki paylara düşen davacıların miras paylarının hesaplanarak hüküm kurulmasının gerekeceği-
Sebebi aynı olmayan davanın kesin hüküm teşkil etmeyeceği- Miras bırakanlarının ölüm tarihine kadar davanın açılmamış olmasının, mirasçıların dava açma hakkını ortadan kaldırmayacağı- Mahkemece delillerinin toplanarak değerlendirilmesi ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 15/1. maddesinin göz önünde bulundurulması gerektiği-
Mahkemece yapılacak işin; yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıklar HMK.nun 243, 244, 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca davetiyeyle keşif yerine çağrılması, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle adı geçenlerin keşif yerinde dinlenilmesi, dava konusu taşınmazın müşterek muris Ö.'den sonra kim tarafından ne şekilde tasarruf edildiği, davacının herhangi bir şekilde tasarrufunun bulunup bulunmadığı, davacının herhangi bir tasarrufunun varlığı halinde taşınmazın bütünü karşısında kapsadığı alan ve sürekliliğinin yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması olduğu-
Tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı tarihten sonraki kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanılması halinde, kural olarak taşınmaz üzerinde zilyetliğin kurulduğu tarihten itibaren kazanma süresi ve koşullarının başlatılması ve diğer şartların varlığı halinde davanın kabul edilebilmesi için tespit dışı bırakılma tarihinden dava tarihine kadar en az 20 yıllık sürenin geçmiş olmasının gerekeceği, tespit öncesi nedenlere dayalı olarak açılan tescil davalarında ise tespit dışı bırakılma tarihinden itibaren makul süre içerisinde açılan davalarda, tespit dışı bırakılma tarihinden önceki zilyetliğin, kazanma bakımından nazara alınacağı-
Çekişme konusu taşınmazın belirtilen değerine göre temyize konu tapu iptali ve tescile ilişkin davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olması nedeniyle davanın Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla görülmesi (kural olarak; mahallinde Aile Mahkemesi kurulmuş yerlerde görevsizlik kararı verilmesi) gerekirken, hatalı değerlendirmeyle ve davanın katkı payı alacağına ilişkin bulunduğu gerekçesiyle Aile Mahkemesi sıfatıyla görülen davanın esası hakkında karar verilmesinin doğru olmadığı-
Bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yönteminin hava fotoğrafları olduğu, bu hava fotoğraflarının tespit tarihinden önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olmasının gerekeceği, bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için tespit tarihi olan 2005 yılından geriye doğru 20 – 25 yıl öncesine ait (1980-1985 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olmasının ve bu fotoğrafların stereoskopla üç boyutlu olarak incelenmesinin gerekeceği-
Harici satış olgusu 1940 tarih 2/77 sayılı İ.B.K. uyarınca satın alana, satış bedeli kendisine ödeninceye kadar kişisel hak niteliğindeki taşınmazı alıkoyma hakkı bahşedeceği- 3402 sayılı Kadastro Yasasının 13/B-c ve 4721 sayılı T.M.K.'nun 713/2. maddelerinde kayıt malikinin ölümünden itibaren, fasılasız ve davasız olarak, taşınmazın veya bir bölümü veyahut payın 20 yıl süre ile malik sıfatıyla zilyet edilmesi halinde tapu kaydının hukuki kıymetini kaybedeceği öngörülmüştür; ancak; Anayasa Mahkemesi'nin 17.3.2011 tarih 2009/58 E. 2011/52 sayılı kararı ile Medeni Yasanın 713. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "... 20 yıl önce ölmüş ..." ibaresi iptal edilmiş; ancak, Anayasanın 153. maddesi hükmü uyarınca istisnai haller dışında Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceği açık olup, kazanılmış hak olgusunun ortadan kaldırılamayacağı-