19.06.1986 yılında yürürlüğe giren 3303 sayılı Taş Kömürü Havzasındaki Taşınmaz Malların İktisabına Dair Kanun ile bu nitelikteki taşınmazların TMK ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümleri çerçevesinde zilyetlikle edinilmesine imkan tanınmış olup, Yasanın 2. maddesinde zilyetlik süresinin hesabında bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önceki zilyetlik sürelerinin dikkate alınacağı, 4. maddesinde ise evvelce açılan davalarda taşınmaz malın kömür havzasında kalması nedeniyle verilen tescil taleplerinin reddine dair kararların kesin hüküm oluşturmayacağı-
TMK.nun 713/2. fıkrasında yazılı hukuki sebeplerin, tapulu taşınmazlar bakımından uygulama olanağı bulduğu-
Kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkin olan davada, taşınmaz Belediye sınırları içerisinde kalan bir yer ise, davanın TMK. nun 713/3. fıkrası uyarınca ilgilinin kamu tüzel kişisi olması nedeniyle Belediye Başkanlığına yöneltilmesi, davaya katıldıkları takdirde tanıklarını ve delillerini sunmaları için kendilerine süre ve imkan tanınması, bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması ve davanın yürütülmesi gerekeceği-
İptale karar verilmeden tescile karar verilmesi doğru olmadığı gibi, iptal edilecek miktarın da TMK.nun 713/7. fıkrasına uygun biçimde hüküm fıkrasında gösterilmeden kabul kararı verilmesinin de doğru olmadığı-
Malikin tapu kütüğünden anlaşılamaması halinin; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak gerekli bilginin tapu sicilinden çıkarılmasının imkânsız olmasının gerektiği-
TMK.nun 713/ 1 ve 2. fıkraları gereğince, açılan tescil, tapu iptali ve tescil davaları kamu düzeni ağırlıklı davalar olup bu tür davaların özellikleri gereği yargılama sırasında da taraf teşkilinin sağlanmasının mümkün olduğu-
10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması için taşınmaz hakkında tutanağın düzenlenmiş ve kesinleşmiş olması gerekeceği-
Davacı şirketin maden kömürü işletme ruhsatı kapsamında kömür çıkarma faaliyetinde bulunmasının ekonomik amaca uygun zilyetlik olarak değerlendirilemeyeceği; taşınmazın imar-ihyaya muhtaç ham toprak niteliğinde olduğu, davacı lehine kazanmaya yeterli ekonomik amaca uygun zilyetlik koşullarının oluşmadığı-
Kabul edilen parseller yönünden verilen pay oranları ile veraset belgesindeki pay oranları birbirleriyle örtüşmediği gibi kabule ilişkin hüküm fıkrasında bulunan pay oranları tekil niteliğinde yazılmış olup, tüm parselleri kapsayıp kapsamadığı konusunda da duraksamanın söz konusu olduğu, bundan ayrı bir kısım parseller bakımından miras payı oranında (1/5’er) iptal ve tescile karar verildiği halde diğer bir kısım parseller bakımından ise davalıların üçüncü şahıs durumunda olduğu ve kazandırıcı zamanaşımından kazanacakları gözetilerek 1/10’ar pay oranında iptal ve tescile karar verilmesinin de doğru olmadığı-
Yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekeceği-