Davacı Hazinenin TMK.nun 501 veya 588. maddeleri çerçevesinde hareket etmesi gerekirken TMK.nun 713.maddesine dayalı dava açmasının usule aykırı düşeceği-
Dava konusu yerin muris ve davacı ile mirasçıları tarafından hangi tarihte imar ve ihyasına başlandığı, imar ve ihyayı ne şekilde sürdürdükleri, hangi tarihten itibaren tarım arazisi olarak kullanıldığı, imar ve ihyanın hangi tarihte tamamlandığı ve hangi tarihten itibaren de biçenek olarak kullanıldığı konularında yerel bilirkişi ve tanıkların beyanlarına başvurulmasının, taşınmazın gerçek niteliğini hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmasının, haritada “kumsal” göründüğü halde tarım arazisi ve biçenek olarak kullanılması hususlarının açıklığa kavuşturulmasının, taşınmazı kumsal gösteren paftanın hangi tarihte düzenlendiğinin (bir fotokopisi de eklenmek suretiyle) kadastro müdürlüğünden sorulmasının, daha önce götürülmeyen uzman bilirkişi başka bir ziraat mühendisinden bu konuda gerekçeli, tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık rapor istenmesinin, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen 4088 parsele ilişkin tutanak ve dayanak tapu kayıtlarından; tapunun iptali istenen büyük valide Zatiye (baba adı yazılı olmayan) bilinen kişi olduğu anlaşılmakla kazanma şartları gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Taşınmaz üzerindeki kullanım durumu belli olduğuna göre iptal ve tescile konu bölümlerin ana parselden ayrılmasının mümkün olmasının gerekeceği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 15. maddesinin son fıkrası hükmüne göre, ayırmayı gerektiren taksimlerde ayırma tarihindeki imar mevzuatının dikkate alınacağı, imara ilişkin anılan kanunun hükümleri emredici nitelikte olup gözönünde tutulmasının gerekeceği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 15. maddesinin son fıkrası hükmüne göre, ayırmayı gerektiren taksimlerde ayırma tarihindeki imar mevzuatının dikkate alınacağı-
Dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, dava konusu taşınmazların kentsel sit alanında bulunduğu, tescile tabi kültür varlığı olmadığı tespit tarihine kadar satıcı ve davacı lehine kazanma koşullarının gerçekleştiği anlaşıldığına göre davalı Hazine vekilinin sair temyiz itirazlarının yerinde olmadığı, ancak, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu Kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktarın sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyeceği-