Anayasa’nın yürürlüğünün durdurulması kararının verildiği 17.03.2011 tarihinden önce açılmış bulunan davalar bakımından maliki 20 yıl önce ölmüş ve o tarihten dava tarihine veya kayıt maliki adına bulunan tapu kaydının intikal gördüğü tarihe kadar diğer kazanma koşulları yanında 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür davalar bakımından kazanılmış (müktesep) hakkın kabulünün gerekeceği, uyuşmazlığa konu yapılan tapu kaydı; malikin ölüm tarihinden itibaren 20 yıllık kazanma süresi geçtikten sonra intikal görmüş ise bu tür intikal gören kaydın hukuken bir değer taşımayacağı ve intikal maliklerine herhangi bir hak bahşetmeyeceği-
12.06.2009 tarihli ziraat bilirkişinin raporundaki belirlemelere, özellikle toprağın işlenmemiş olması, üzerinde otsu bitkilerin yer alması, köylülerce mera olarak nitelendirilen otsu bitki türünün bulunması, taşınmaz üzerindeki ağaçların yabani erik ve çam olması gibi veriler dikkate alındığında bu yerde zilyetlikle edinme koşullarının gerçekleşmediği anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Davada kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanıldığına göre, kazanmayı sağlayan zilyetliğin davalıya karşı kanıtlanmasının gerekeceği, hukuki niteliği yanında maddi olaylardan sayılan zilyetliğin, tanık dahil her türlü delille kanıtlanmasının mümkün bulunduğu-
Hazine’ye ait 224 ada 2 sayılı parselin A ile işaretli yer bakımından iptaline karar verilince, Hazine’ye ait taşınmazın üç parçaya bölündüğünün görüldüğü, A’nın davacılar adına iptal ve tesciline karar verilmesi ile aynı krokide B ve C harfleriyle gösterilen taşımaz bölümlerinin, birbirinden bağımsız birer parça haline geldiği, böyle durumlarda, A ile işaretli yerin davacılar adına iptal ve tesciline karar verildiğinde, B ve C’den birinin aynı ada aynı parsel (224 ada 2 parsel) ile Hazine üzerinde bırakılmasına, diğer parçanın ise aynı ada ve son parsel numarası ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesinin gerekeceği, çünkü parçalardan birinin boşlukta kalacağının bir gerçek olduğu, mahkemece, bu hususun göz ardı edilmesinin doğru olmadığı-
Kural olarak, uyuşmazlık taşınmazlara ilişkin ise uzman bilirkişiler ile yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenmelerinin gerektiği (HMK.259.), taşınmazın bulunduğu yörede orman kadastrosu yapılmış ve kesinleşen orman kadastro haritası var ise, bu haritanın aksi halde gizli memleket haritası, orman amenajman haritası ve hava fotoğraflarından yararlanılarak orman araştırılmasının yapılmasının ve durumun keşfen belirlenmesinin zorunlu olduğu, bu açıklamalar gözetildiğinde dava konusu taşınmazın niteliği konusunda duraksamanın söz konusu olduğu, anılan taşınmazın Ziraat Mühendisinin raporunda açıkladığı nitelikler itibarıyla imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulünün gerekeceği, bu durum karşısında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesinde, imar ve ihya için aranan tüm olumlu ve olumsuz koşulların araştırılıp belirlenmesinin zorunlu olduğu-
Çekişme konusu taşınmazlar yönünden, taraflar arasında miras bağının bulunmadığının anlaşılması durumunda davacı ve müdahil davacının yakın muris mirasçıları adına tescil isteği gözönünde bulundurularak diğer mirasçının yöntemine uygun olarak davaya katılımının sağlanmasına, bundan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan delillere göre esas hakkında bir karar verilmesinin gerekeceği-
Tapu iptali ve tescil davalarının atanacak kayyım sıfatıyla görülmesinin, kanunen mümkün olmadığı, bu nedenlerle, taraf teşkili sağlanmaksızın işin esası hakkında hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Tapu iptali ve tescil davalarında, davanın kayıt malikine, kayıt maliki ölürse mirasçılarına yöneltilerek açılacağı, davanın görülebilmesi için öncelikle taraf teşkilinin sağlanması gerektiği, bu hususlar nazara alınmadan mahkemece, yargılama sırasında tapu kayıt malikine herhangi bir şekilde tebligat yapılmadan ve davada taraf sıfatıyla savunma hakkı alınmadan hüküm kurulamayacağı-
Dava TMK.nun 713/1. maddesi gereğince açılan tescil davası olup, Hazine ve ilgili kamu tüzel kişisi durumunda bulunan dahili davalı Köy Tüzel Kişiliği aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca kanuni hasım konumunda olduklarından, her türlü yargılama giderleriyle sorumlu tutulamayacakları, bu tür davalarda eksik harcın davacı taraftan alınmasına, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına karar verileceği, davanın davacı yararına olumlu veya olumsuz sonuçlanmasının sonuca etkili olmadığı-
Toprak Tevzi Komisyonları’nca Hazine adına belirtmesi yapılan taşınmazların kazanmayı sağlanan zilyetlikle edinebilmeleri için kural olarak, Hazine adına tapu kaydının oluştuğu 18.04.1962 tarihinden geriye doğru en az yirmi yıl öncesine ait zilyetliğin belirlenmesinin zorunlu olduğu, bu durum karşısında davacının anılan taşınmazı zilyetlikle edinebilmesi için kendisinin veya miras bırakanın en azından 1941-1942 yılından beri taşınmazı ekip biçmelerinin ve üzerinde tasarrufta bulunmalarının gerekeceği, Hazine adına tapu kaydının oluştuğu 18.04.1962 tarihinden sonra taşınmaz üzerinde bulunan zilyetliğin taşınmazın tapulu olması nedeniyle hukuken davacı yararına geçerli bir sonuç doğurmayacağı ve herhangi bir hak bahşetmeyeceği-