"Borçlunun eşi lehine yapmış olduğu tasarrufun iptali" için açılan davanın kabul edilip verilen kararın Yargıtayca onanmış olmasının, borçlunun kızı lehine yaptığı satış işleminin iptali için açılan davada, "borçlu aleyhine güçlü bir delil" oluşturacağı-
Davacı-alacaklının dilerse BK’nun 18. maddesine göre, dilerse İİK’nun 277 vd. göre «muvazaa sebebiyle» iptâl davası açabileceği- HUMK’nun 76. (şimdi; HMK'nun 33.) maddesine göre, bir davada ileri sürülen maddi olgu ve bulgulara göre yasa maddelerini bulmak ve davanın hukukî nitelendirmesini yapmanın, hakimin doğrudan görevi olduğu–
6183 sayılı kanuna dayanılarak açılan tasarrufun iptali davalarında takipkonusu kamu alacağının miktarı ile iptali istenen tasarrufun, tasarruf tarihindeki değerinden hangisi az ise, onun üzerinden -karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Üçret Tarifesine göre- nisbi Avukatlık (vekalet) ücretine hükmedilmesi gerekeceği- (Not: 6.06.2009 tarih ve 5904 sayılı Kanunun 35. maddesi ile Avukatlık Kanunun 168. maddesinde yapılan değişiklik sonucunda; 6183 sayılı Kanun'dan kaynaklanan tasarrufun iptali davalarında "maktu" vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğinden, burada sunulmuş olan içtihatların bugün için geçerliliği kalmamıştır. )
"Feragat"ın kesin hükmün sonuçlarını doğuracağı ve davayı sona erdiren taraf tasarrufu olduğu, "iradeyi fesada uğratan nedenlerden kaynaklandığı" kanıtlanmadıkça mahkemece "davanın feragat nedeniyle reddine" karar verilmesi gerekeceği-
"Görev" ve "yetki" yönünden asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişkinin "işbölümü" ilişkisi olduğundan (NOT: Yeni TTK. mad. 5//(1)-3'e göre; ayrı asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerdeki asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, işbölümü ilişkisi değil, 'görev ilişkisi' haline gelmiştir.), bu durumda teknik anlamda bir "görevsizlik kararı" değil "gönderme (aktarma) kararı" söz konusu olabileceği-