İİK. 277 vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptâli davası sonucunda alınmış olan ilamların -tasarrufun iptâli davası taşınmazın aynına ilişkin bir dava olmadığından- kesinleşmeden takip konusu yapılabileceği (Bu ilam kesinleşmeden, icra müdürlüğüne sunularak, ilam konusu taşınmazın haczinin, kıymet takdirinin ve satışının istenebileceği, ilamda yazılı avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin ödenmesi için takip yapılabileceği)–
Muvazaa iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin davalarda, davacının zararının, dolayısı ile de, alacak hakkının "desteğinin ölüm gününde" doğmuş sayılacağı, bu davada davacının borçlu hakkında icra takibine geçmiş olmasına ve onun hakkında aciz belgesi almış olmasına gerek bulunmadığı ancak davacının açmış olduğu tazminat davasının sonucunun beklenerek tasarrufun iptali davasının sonuçlandırılması gerekeceği–
Taraf olma ehliyeti kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemelerce kendiliğinden gözönünde tutulması gerekeceği; davalının sunduğu Adli Tıp Raporuna göre, "mahkemece kendisinin vesayet altına alınmasını gerektiren bir durumun söz konusu olup olmadığının belirlenmesi ve varsa kendisine vasi atanmasının usulünce istenmesi" bu durumun mahkemece bekletici mesele yapılıp, vasi atandığında yargılamaya onunla taraf teşkili sağlanarak devam edilmesi gerekeceği–
İptal davası "ayni" bir dava olmayıp "şahsi" (kişisel) dava olduğundan, davanın konusu taşınmaz dahi olsa, özel yetki hükmü olan -ve taşınmazın bulunduğu yerdeki mahkemenin yetkili olduğunu belirten- HUMK. mad. 13'ün (HMK mad. 12'nin)iptal davalarında uygulanamayacağı–
Tasarrufun iptali davalarında mahkemece -davalı tarafından yetki itirazında bulunulmamış olması halinde- doğrudan doğruya "yetkisizlik kararı" verilemeyeceği-
Muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkin davada tapunun iptali ile davalı borçlu adına kayıt ve tescili talep edilmişse de, çoğun içinde azın da bulunduğu ilkesi gereğince, muvazaalı işlemin yapılan takip yönünden hüküm doğurmamasının istenilmiş olduğunun kabulü gerektiği ve bu nedenle, İİK 283/1 uyarınca, kaydın iptaline gerek olmadan haciz ve satış isteyebilme yetkisi verilmesine yönelik hüküm kurulması gerektiği- Avukatlık Asgari Ücret Tarifesindeki ücrete ayrıca Katma Değer Vergisi'nin eklenmesinin hatalı olduğu-
İstihkak davalarında “takip konusu alacak tutarı” ile “haczedilmiş olan malın değeri” nden hangisi az ise, onun üzerinden nispi avukatlık ücreti takdir edilmesi gerekeceği- Tasarrufun iptali davalarında nispi avukatlık ücreti takdir edilmesi gerekeceği- Tasarrufun iptali davalarının nispî esas üzerinden harca tabi olduğu, dava kabul edildiğine göre mahcuzların değeri üzerinden %54 oranında nispî karar ve ilam harcı hesaplanması gerektiği-
Tasarrufun iptali davasının kabulle sonuçlanması halinde, alacaklı tarafından başlatılacak bir icra takibi olamayacağından, "dava konusu taşınmazlar üzerine konmuş olan ihtiyati haczin (ihtiyati tedbirin) kararın kesinleşmesine (ya da; kararın kesinleşmesinden bir ay sonrasına) kadar devamına" karar verilemeyeceği–
Avukatlık Kanunundaki "vekalet ücreti avukata aittir" biçimindeki düzenlemenin uyuşmazlığı sonuçlandıran mahkemeye değil, vekil ile vekalet verene yönelik bir kural olduğu, bu nedenle mahkemece "takdir olunan vekalet ücretinin davacı/davalı vekiline verilmesi" şeklinde hüküm kurulamayacağı-