Son celsede, sadece tarafların dosyaya ibraz edilen belgeye karşı beyanları sorulması, ancak tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra, sözlü yargılama aşamasına geçildiği bildirilerek son sözlerinin sorulmaması durumunda, hukuki dinlenilme hakkını ihlal edilmiş olduğu-
Mahkemece boşanma ve mal rejimi davalarının sonucunun bekletici mesele yapılarak, davacının bir alacağının saptanması halinde hisse devrinin muvazaalı olarak devredildiğine ilişkin iddianın TBK’nın 19. maddesi kapsamında değerlendirilerek, aksi durumda dava ön koşul yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacının iflas etmiş olması sebebi ile mahkemece, bir ara kararı ile davanın ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonraki bir tarihe kadar durmasına karar verilmesinin gerekip gerekmediği, ayrıca TBK'nun 513 hükümleri gereğince iflasın açılması ile vekilin temsil ve vekalet görevi sona ermiş olması karşısında mahkemece iflas idaresinin usulüne uygun tebligatla davadan haberdar edilip taraf teşkili sağlandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi için kararın bozulması gerektiği-
Mahkemece konusunda uzman bilirkişiden, tasarruf tarihi itibari ile doğmuş vergi borcunun tespiti yapılarak, tasarruf tarihi itibari ile doğmuş olan vergi aslı ve fer'ileri üzerinden iptal kararı verilmesi gerekirken, uzman bilirkişiden rapor alınmaksızın, takip konusu alacak ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere denilerek karar verilmesinin doğru olmadığı- 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü hakkında Kanun'un uygulamasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Borçlunun en yakın mirasçıları mirası reddettiğinden terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesinin gerektiği- Trafik kazasından (haksız fiilden) kaynaklanan davalarda, borcun doğum tarihi olarak, davalı borçlu aleyhine trafik kazasından kaynaklanan tazminat davasının açıldığı tarihin değil, kaza tarihinin esas alınması gerektiği-
Davacıların farklı olduğu, davalıların ve dava konusu gayrimenkullerin aynı olduğu Yargıtay ilamında; 'borçlunun annesi ile davalı üçüncü kişinin eşinin anneannesi arasında kardeşlik ilişkisinin bulunduğu anlaşıldığından, İİK madde 280/1 hükmüne göre bu davalının, borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğu, davalı üçüncü kişinin kardeşlerinin davalı borçlu kredi borçlarına kefil olduğu ve dava dışı asıl borçlu şirket ile ticari ilişkisi olduğu ve davalı borçlu ile davalı üçüncü kişinin kardeş arasında ticari ilişki olduğu anlaşıldığından, İİK 280/1 hükmüne göre davalı üçüncü kişinin davalı borçlu durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğu; facebook kayıtlarına göre davalı üçüncü kişi ile davalı borçlunun arkadaş oldukları, ayrıca asıl borçlu dava dışı şirketle ilgili facebook kayıtları incelendiğinde de davalı üçüncü kişinin arkadaşlığının bulunduğu, davalı borçluların şirketi ile davalı üçüncü kişinin şirketi arasında cüzi de olsa ticari ilişki olduğu, davalı borçlular ile davalı üçüncü kişinin mali müşavirlerinin de aynı kişi olduğu anlaşıldığından, İİK 280 hükmüne göre üçüncü kişinin davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğu" belirtildiğinden, eldeki davada da tüm davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılması gerekeceği- Bu davalarda ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerektiği-
Davalının savunması doğrultusunda dava konusu parselin tevhid işlemlerinden sonra hangi parsele geldiği tespit edilerek, davalı tarafından "dava konusu gayrimenkul ve diğer 2 parsele üzerine iş merkezi kurulduğunun" beyan edilmesine göre söz konusu iş merkezinde davalıya düşen tüm taşınmazların ve hisselerin belirlenmesi ve sonucuna göre iptal davasında karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece yapılacak işin, davacı alacaklının iddialarını, takip dosyalarındaki borçlular ve borç miktarları da dikkate alınarak, davacının diğer cirantalar hakkında yaptığı başka takip dosyaları da değerlendirmeye alınarak, davacının ticari defterlerindeki kayıtlarını bu icra dosyalardaki takipler de dikkate alınarak, karşılıksız çıkan çeklerin hangi kayıtlar üzerinden devam ettiği, defterdeki uyumsuzluğun kaynağının somut olarak da ortaya konulması ve sonuçta tüm olguların muvazaanın göstergesi olup olmadığı değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesinden ibaret olacağı- Dava alacağın gerçek olmadığı yani ön koşul yokluğundan red edildiğine göre, karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesi gereğince maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Davacı tarafın dava dilekçesinde davalının adresini göstermiş olması, bu nedenle dava dilekçesinde bulunması zorunlu unsurun dilekçede belirtilmiş olduğu göz önüne alınarak davalının tebligata yarar açık adresinin mahkemece araştırılması sonucu tespit edilen adreslere yapılan tebligatın da iade geldiği anlaşıldığından, artık ilanen tebliğ hususunun düşünülmesi ve sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekeceği- İİK'nun 282/1. maddesine göre tasarrufun iptali davalarının borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan şahıslar aleyhine açılacağı, dolayısı ile borçlu ile üçüncü kişi arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğundan, borçlu hakkındaki işbu davanın tefriki ile davanın açılamamış sayılmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu-