Takip dayanağı olan iş mahkemesi ilamının hüküm fıkrasının incelenmesinde; yargılama gideri ve avukatlık ücreti dışındaki kısımların eda hükmünü içermediği, dayanak ilamın 1 no'lu bendinde; “Davacının davasının kabulü ile, işverence yapılan feshin geçersizliğine, davacının işe iadesine, davacının kanuni sürede işe başvurmasına rağmen işverenin süresi içerisinde işe başlatmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının işçinin 4 aylık ücreti olarak belirlenmesine, davacının işe iade için işverene süresi içerisinde başvurması halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar doğmuş bulunan en çok 4 aylık ücret ve diğer haklarının davacıya ödenmesi gerektiğinin belirlenmesine,” karar verilmiş olduğu görülmekte olup, hükümde öngörülen hususlar yönünden, alacaklının borçlunun yanında tekrar işe başlamak için süresinde başvurup başvurmadığının belirlenmesi ile süresi içerisinde başvurusu halinde ise 4857 Sayılı İş Kanunu'nun 21. madde koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarının tespitinin yargılamayı gerektirdiği, ilamın İİK.'nun 68. maddesi kapsamında belge niteliğinde olmadığı anlaşıldığından, mahkemece, alacaklının itirazın kaldırılması isteminin asıl alacak ve fer'ileri yönünden de reddi gerekeceği-
Takip dayanağı kira sözleşmesi ile aylık kira bedelinin her ayın beşinci günü mesai sonuna kadar ödeneceği, geciken ödemelere 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun’un 51. maddesinde belirtilen nispet üzerinden faiz yürütüleceği kararlaştırılmış olup, bu şartın kiracıyı bağlayacağı, mahkemece hükme esas alınan 05/02/2015 tarihli bilirkişi raporunda Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2014/573 – 3477 sayılı 20/03/2014 günlü bozma ilamı gereği yerine getirilmiş ise de, takip konusu her ayın muaccel olduğu tarihten takip tarihine kadar işleyen gün sayısı kadar faiz yürütülmesi gerekirken her ay 30 gün kabul edilmek suretiyle işlemiş faiz (gecikme zammı) hesaplanmasının doğru olmadığı- Davalı borçlular vekilinin, icra tazminatına ve vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarına gelince; mahkemece, itirazın kaldırılması talebinin kısmen kabulüne, tahliye talebinin reddine karar verildiğine göre yargılamada kendisini vekil ile temsil ettiren davalılar yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, bu hususta olumlu olumsuz bir karar verilmemesinin ve İ.İ.K.nun 6352 sayılı Kanunla değişik 68/son maddesinde; "İtirazın kaldırılması talebinin esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde borçlu, talebin aynı nedenlerle reddi halinde ise alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine yüzde yirmiden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir." hükmü gereğince, bu halde kötü niyet aranmayacağından, davalı borçlular vekilinin, icra tazminatı talebi gözetilerek reddedilen asıl alacak miktarı üzerinden davalı borçlular yararına icra tazminatına karar verilmemesinin doğru olmadığı-
İtiraz üzerine duran ilk takibe karşı herhangi bir girişimde bulunmadan yeniden icra takibini başlatan alacaklının sonraki icra takibine itiraz üzerine açtığı itirazın iptali davasının, "mükerrer takip" bulunması (dava şartı) nedeniyle reddi gerektiği-
Başvuru İİK'nun 68. maddesine dayalı itirazın kaldırılması talebi olup, aynı Kanun'un 70. maddesi uyarınca, icra mahkemesince incelemenin duruşmalı olarak yapılması zorunlu olduğundan, mahkemece duruşma açılıp taraf teşkili sağlanarak tarafların iddia ve delilleri tesbit edilip, takip alacaklısı ile icra mahkemesine yetkiye itirazın kaldırılması için başvuru yapan kişinin aynı kişi olup olmadığı da değerlendirildikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, İİK'nun 70. maddesinin amir hükmüne aykırı olarak evrak üzerinde yapılan inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Davalı tarafından ibraz edilen düşük bedelli kira sözleşmesinin Vergi Dairesi'ne ibraz için düzenlendiği, sonraki tarihli kira sözleşmesinde takip dayanağı kira sözleşmesinin taraflarca feshedildiğine dair her hangi bir düzenleme yer almadığı anlaşıldığından tarafların iradesini yansıtan takibe dayanak kira sözleşmesi dikkate alınmak suretiyle karar verilmesi gerektiği-
Borçlu gerçek kişi şirketin ticari vekili olarak kabul edilse dahi vekaletnamenin “Banka Kredi Yetkisi” başlığında; "… bu kredilerle ilgili olarak …. kambiyo senetleri düzenlemeye" şeklindeki ifade yer aldığından sadece banka kredi sözleşmeleri ile ilgili çek düzenleme yetkisi olduğunun kabulünün gerekip, çekin, banka kredisi ile ilgili olmak üzere düzenlendiği iddia ve ispat olunamadığından takibe konu çekten borçlu gerçek kişinin şahsen sorumlu olması gerektiği-
İtiraz üzerine duran takibe karşı, itirazın kaldırılması veya iptali davası açmadan, duran takipten sonra ikinci kez takip yapılmasının mümkün olmadığı-
Murisin borcundan dolayı kendisine takip yapılan mirasçının "murisinin terekesinin borca batık olduğunu ve bu durumda miras bırakanın mirasını hükmen reddetmiş sayıldıklarını" iddia etmesi halinde, icra mahkemesince, mirasçılara genel mahkemede açacakları dava yolu ile terekenin borca batık olduğunun tespitine dair ilam getirmeleri için uygun bir süre verilmesi gerektiği-
İcra mahkemesince verilen kararların, kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediği bu nedenle itirazın kaldırılması kararlarına karşı yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulamayacağı-
İcra mahkemesince, alacaklının itirazın kaldırılması istemi, sadece takip dayanağı belgenin şarta bağlı olduğu ve alacak borç ilişkisinin yargılamayı gerektirdiğinden bahisle işin esası incelenmeksizin reddedildiğinden ve bu durumda borçlu yararına tazminat verilmesi için aynı maddenin son bendinde öngörülen “talebin esasa ilişkin nedenlerle reddi” koşulu oluşmadığından, alacaklının tazminatla sorumlu tutulmasının isabetsiz olduğu-