İflas kararının kesinleşmesi üzerine anılan borçlu hakkındaki takipler ve hacizlerin İİK’nun 193/2. maddesi uyarınca düşeceği, bu durum istihkak davasının şartlarına doğrudan etki edeceği için Mahkemece sonucunun bekletici mesele yapılmasının gerekeceği-
Haciz adresinin önceden borçlu şirkete ait iken borcun doğumundan sonra kısa aralıklarla önce aynı kişilere ait şirkete, daha sonra da aralarında fiili ve hukuki bağ bulunan davacı şirkete devrinin alacaklılardan mal kaçırma amacına yönelik danışıklı iş yeri devri niteliğinde olduğu anlaşıldığından; durumun alacaklının haklarını etkilemeyeceğinin açık olduğu, bu nedenle mahkemece davanın reddi gerekirken hatalı değerlendirme ile (davanın) kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
İstihkak davasının amacının hacizli eşya ya da hak üzerinde cebri icranın devam edip etmeyeceğini belirlemek olduğu, istihkak davasının görülebilmesi için, geçerli ve süresinde yapılmış bir istihkak iddiasının bulunmasının gerekeceği, borçlunun üçüncü kişi lehine, üçüncü kişinin kendi lehine, borçlu ile birlikte malı elinde bulunduran üçüncü kişinin diğer bir üçüncü kişi lehine istihkak iddiasında bulunmasının mümkün olduğu, bu kapsamda; icra dosyasında geçerli bir istihkak iddiası bulunmadığı durumda, istihkak iddiasının reddi isteğine ilişkin olarak dava açıldığı taktirde; davanın, dava şartı olan hukuki yarar bulunmadığı gözönüne alınarak, dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesinin gerekeceği-
3. şahsın ancak genel mahkemelerde açacağı dava ile mülkiyet iddiasında bulunabilceği ve haczin kaldırılmasını isteyebileceği-
İstihkak davasının dinlenebilmesi koşullarından birisinin de "geçerli bir alacağa dayalı takip yapılmış olması" olduğu- Davalı 3. kişinin, "takip konusu alacağın gerçek olmadığını gerçek bir alacak ilişkisi bulunmadığını, takibin danışıklı olduğunu iddia ettiği"; takip dayanağı bono 250.000,00 TL üzerinden ve nakten alınan para için borçlanılmış olduğu, bu miktar paranın ne sebeple verildiği hususunun aydınlatılmamış olduğu, borçlu hakkında takip kesinleşmesine rağmen hakkında hiçbir işlem yapılmamış olduğu görüldüğünden, öncelikle, takip konusu alacağın gerçek bir alacak olup olmadığı hususunun, mahkemece, takip dayanağı bononun düzenlenme nedeni ve tacir olan borçlu şirket kayıtlarında girdisinin olup olmadığı, borçlular ve alacaklı arasında bu borcun doğumunu gerektiren ticari ilişkinin bulunup bulunmadığı, gerekirse konusunda uzman bilirkişiler aracılığı ile alacaklı ve borçluların ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak saptanması gerektiği-
Davacının açtığı istihkak davasında, mahkemece, davacının borcu ödeyen 3. kişi konumunda olup yapılan bu ödemenin İİK'nun 12. maddesi uyarınca borca mahsuben ödenmiş sayılacağı, 3. kişi durumunda olan davacının sebepsiz zenginleşme kurallarına göre ödediğini asıl borçludan geri isteme hakkının olduğu, davalının haksız zenginleşen kişi olmadığı, borca karşılık yatan paranın davalıdan istenemeyeceği gerekçeleriyle davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
Üçüncü kişinin, alacaklının açtığı icra takibinin danışıklı olduğunu ve amacın dava konusu makinelerin elinden alınmasının amaçlandığını iddia ettiği görüldüğünden, icra mahkemesince borç kaynağı bono alacağının gerçek olup olmadığını tacir olan borçlunun ticari defterleri üzerinde yapılacak inceleme ile araştırılması gerektiği-
Açılmış olan istihkak davasında, davalı alacaklı hakkında açıldığı anlaşılan "resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık" suçları ile ilgili ceza davasının ağır ceza mahkemesinde sonucu ile borçlu tarafından açıldığı bildirilen menfi tespit davasının sonucunun beklenmesi gerekeceği-
Haczedilen menkuller için şikayetçi tarafından istihkak iddiasında bulunulmasına rağmen icra müdürlüğünce bu konuda bir işlem yapılmadığından, mahkemece, anılan haciz yönünden istihkak prosedürüne göre işlem yapılarak sonuca gidilmesi gerekeceği-
İstihkak davalarının İİK’nun 97/11. maddesi gereğince genel hükümler dâhilinde basit yargılama usulüne tabi oldukları, basit yargılama usulüne uygun yürütülen taşınır mala ilişkin istihkak davalarında Yasa'ca kesin yetki kuralı öngörülmediğinden yetki ilk itirazının HMK'nun 19/2 maddesi gereğince cevap dilekçesiyle ileri sürülmesinin gerekeceği, Aynı Yasa'nın 317/2. maddesi uyarınca cevap süresinin, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki hafta olduğu ve 19/4. madde hükmüne göre de yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkemenin yetkili hale geleceğinin kabul edildiği, yine HMK'nın 131. maddesi ile, cevap dilekçesinin verilmesinden sonra cevap süresi dolmamış olsa bile ilk itirazların artık ileri sürülemeyeceğinin düzenlendiği, bu kapsamda, Hakim'in doğrudan (re'sen) yetkisizlik kararı veremeyeceği-