Toplanan delillere ve alacaklının yeniden bilirkişi raporu alınmasını talep etmemesine göre, borçlunun imzaya itirazının kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu, ancak, mahkemece hükme esas alınan raporlarda imzaların borçluya aidiyeti kesin olarak tespit edilemediğinden ve dolayısıyla alacaklının senedi takibe koymada kötüniyetli veya ağır kusurlu olduğu kesin olarak kanıtlanamadığından, tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulmasının isabetsiz olduğu-
Mahkemece, uzman bilirkişiler aracılığı ile müdahalenin ne şekilde giderilebileceği ve bunun için yapılması gereken işlemler ile alınması gereken tedbirlerin neler olduğu, bilirkişi rapor ve krokisinde tereddüde neden olmaksızın, ölçüye dayalı olarak açıkça ve infaza elverişli biçimde gösterilmesi gerekeceği-
İcra ve İflas Kanunu 30. madde hükmüne aykırı olacak şekilde, taşınmazlardaki toprak kaymasını önlemek için belirlenen tazminatın, davalıdan tahsiline şeklinde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
İmza itirazına ilişkin uyuşmazlıkta alınan üçüncü rapor kesin kanaat bildirmediğinden ve ilk iki rapor arasındaki çelişkiyi gidermediği gibi kendi içerisinde de çelişkili ifadeler içerdiğinden hüküm kurmaya elverişli olmayan bu rapora dayalı olarak sonuca gidilemeyeceği- Herhangi bir belgedeki imza ve yazının atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının, tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması, sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleri ile de desteklenmesinin şart olduğu-
Bilirkişi raporu; muhdesat bedeli ile davalının tapudaki payına ait arz bedeli toplamının toplam değere oranladığından hatalı olduğu gibi, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297/2. maddesine aykırı olarak muhdesata ilişkin mahkemece hüküm de kurulmadığının anlaşıldığı, mahkemece, oran kurulması konusunda bilirkişiden ek rapor alınarak satış bedelinin dağıtılmasında muhdesata isabet eden kısmın muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedelin ise payları oranında tüm paydaşlara (ortaklara) dağıtılması gerekeceği-
Mahkeme kararının infazı için satış memuru görevlendirilmesi gerekli ise de satış memurunun ismen belirtilmesinin doğru olmadığı-
Fidelerde meydana gelen hastalığın neden kaynaklandığı, sorumluluğun taraflardan hangisinde olduğu ve oluşan zarar konusunda dosyada bulunan bilirkişi raporları da değerlendirilerek ve aralarındaki çelişki de giderilerek karar verilmesi gerektiği-
Tüm işçilerden işçilik alacakları yönünden ibra belgesi sunulmamış ise de; dava dışı işçilerin iş akitlerinin kıdem tazminatı gerektirecek şekilde sonra ereceği belirli olmadığı gibi, bu şekilde sona erecek olsa bile belirli olmayan bir tarihe kadar bakiye hak ediş alacağının bloke edilmesi ve teminat mektubunun davacı uhdesinde kalmasının sözleşme hukukuna uygun düşmeyeceği- Teminat mektubunun banka ile ilgili sonuçları nazara alındığında, teminat mektubunun iade edilmemesi davacı şirketin telafisi zor ekonomik zararlarına sebep olabileceği- Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, "9 işçinin işçilik alacakları yönünde şikayette bulundukları" belirtilmiş ise de bu işçilerin gerçekten kıdem tazminatı alacaklarının bulunup bulunmadığı ve ayrıca SGK sistemine 25 işçi yönünden girilen kodun, sözleşmenin süresinin bitimine bağlı yapılan rutin bir bürokratik işlem olup olmadığı, bu işçilerin aynı işyerinde çalışmaya devam edip etmediği, sonuç olarak, ibraname ibraz edilmesi gereken tarih itibariyle tüm bu işçilerin kıdem tazminatı alacağına hak kazanıp kazanmadığı araştırılmadığından, ek rapor alınarak, son hak ediş bedelinden bakiye kalan tutarı bloke edilmesinde ve teminat mektuplarının iade edilmemesinde, davalı tarafın haklı olup olmadığı değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
İpotek akit tablosunda yer alan "...doğmuş ve doğacak tüm borçlarından ...teminatını teşkil etmek üzere ... ipotek tesis edilmiştir” şeklindeki kayıtlar nedeniyle, söz konusu ipoteğin, borçlunun kullandığı/kullanacağı her türlü kredinin teminatı olarak tesis edildiği ve dolayısıyla zorunlu ipotek olmadığı ve bankanın ipoteğin zirai kredi sözleşmesinden kaynaklandığını bildirmesinin sonuca etkisi bulunmadığı ve bu durumda söz konusu taşınmaz yönünden meskeniyet şikayetinin reddine karar verilmesi ve borçlunun geçinmesi için gerekli miktarın belirlenmesinde borçlu eşinin gelirleri de nazara alınmak suretiyle hesaplanma yapılması için bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-