Somut olayda, işlemiş faiz talebinin kısmen reddine ve asıl alacak talebinin kabulüne dair ilk kararın davacı vekilince temyiz edilmemesi sebebi ile davalı aleyhine 10,968,58 TL’nin üzerinde işlemiş faize hükmedilemeyeceği doğrultusunda "usuli kazanılmış hak" oluştuğu gözden kaçırılarak takipte talep edilen tüm işlemiş faizi de kapsar şekilde hüküm tesis edilmesi nedeni ile davalın karar düzeltme isteminin bu yönden kabulü gerektiği-
Her ne kadar dava konusu hakkında rapor alınmış ise de rapor yeterli olmadığı gibi davalı-birleşen davada davacının bu husustaki itirazlarının da 6100 sayılı HMK’nun 281. maddesi gereği karşılanmadan reddedildiği, mahkemece yapılacak işin; davalı-birleşen davada davacının itirazları değerlendirilmek üzere rapor veya ek rapor almak ve sonucuna göre karar tesisinden ibaret olması gerekeceği-
Mahkemece yapılacak işin; 6100 sayılı HMK’nın 281/3 maddesi uyarınca maddi gerçeğin ortaya çıkması için İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşaatı ve D. Bilimleri Fakültesinden gemi inşa iş ve süreçlerinde uygulamayı bilen deneyimli ve tecrübeli öğretim üyelerinden üç kişilik yeni bir bilirkişi kurulu oluşturmak ve oluşturulacak bilirkişi kuruluna dava konusu ve davalının itirazları yönünden yeniden inceleme yaptırılarak taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli açık, ayrıntılı ve gerekçeli rapor almak, rapora itiraz edildiği takdirde bu itirazların ve önceki rapor ile düzenlenecek rapor arasında çelişki doğduğu takdirde bu çelişkilerin giderilmesi için ek rapor almak, davacı yüklenicinin ilk karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmaması nedeniyle davacının reddedilen süre uzatım talepleri yönünden iş sahibi davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşacağını da gözeterek alınan raporları değerlendirmek ve ulaşılan sonuca göre karar vermekten ibaret olması gerekeceği-
Mahkeme tarafından bozmadan önce rapor düzenleyen bilirkişi kuruluna ek rapor alınması için başvurulduğu, ancak üç kişiden oluşan bilirkişi kurulundan tek bilirkişinin düzenlediği .......... tarihli raporda, yüklenicinin kâr kaybı bulunmadığı, bu nedenle hesaplama yapılmadığı belirtilmesine rağmen, iki bilirkişinin ayrık düzenlediği raporda, davacı yüklenicinin kâr kaybı bulunduğu ve hesaplama yapıldığı anlaşılmış, mahkemece tarafların ek raporlara teknik itirazları ve yeni rapor alınması yönündeki talepleri dikkate alınmaksızın ve neden kâr kaybı hesabı yapan bilirkişi raporuna üstünlük tanındığı gerekçede tartışılmaksızın sonuca varılmasının doğru olmadığı-
Somut olayda 08.01.2020 tarihli bilirkişi raporu, 16.03.2020 tarihinde alacaklıya tebliğ edilmiş olup, HMK'nun 281/1 maddesinde öngörülen 2 haftalık süre, 7226 sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun geçici 1/b maddesi gereğince durma süresinin sona erdiği 15.06.2020 tarihini takip eden günden itibaren işlemeye başladığı halde mahkemece, yasal iki haftalık itiraz süresi beklenmeden 19.06.2020 günü davanın esası hakkında karar verildiği, O halde mahkemece; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 281/1 maddesi uyarınca; tarafların iki hafta içinde rapora itiraz edebileceklerine ilişkin hüküm gözardı edilerek ve HMK 27. maddeye aykırı olarak savunma hakkı kısıtlanarak karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Mahkemece yapılacak işin; 6100 sayılı HMK’nın 281/3. maddesi uyarınca maddi gerçeğin ortaya çıkması için konusunda uzman yeniden oluşturulacak teknik bilirkişi kurulundan yerinde keşif de yapılarak rapor alınıp davacı yüklenicinin sözleşme kapsamında edimlerini yerine getirip getirmediği, eksik ve ayıplı iş olup olmadığı, eksik ve ayıplı iş yok ve edim tam olarak yerine getirilmiş ise davanın kabulüne, eksik ve ayıplı iş olması halinde eksik ve ayıpların giderilip giderilemeyeceği ile giderilebilecek nitelikte ise hüküm tarihine en yakın tarihteki piyasa fiyatları ile giderim bedelinin tespit ettirilip depo ettirilmesi ve davalının cevap dilekçesindeki kira kaybı talebinin de değerlendirilerek birlikte ifa kurulu gereği sonucuna göre hüküm kurmaktan ibaret olduğu-
İmza itirazına ilişkin uyuşmazlıkta alınan üçüncü rapor kesin kanaat bildirmediğinden ve ilk iki rapor arasındaki çelişkiyi gidermediği gibi kendi içerisinde de çelişkili ifadeler içerdiğinden hüküm kurmaya elverişli olmayan bu rapora dayalı olarak sonuca gidilemeyeceği- Herhangi bir belgedeki imza ve yazının atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının, tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması, sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleri ile de desteklenmesinin şart olduğu-
Fidelerde meydana gelen hastalığın neden kaynaklandığı, sorumluluğun taraflardan hangisinde olduğu ve oluşan zarar konusunda dosyada bulunan bilirkişi raporları da değerlendirilerek ve aralarındaki çelişki de giderilerek karar verilmesi gerektiği-
Dosyaya sunulan uzman görüşlerinde ve bilirkişi raporu ile tespit edilen görüşlerin aksine tespit ve görüşler ileri sürülmüş olup, bilirkişi raporu ile uzman görüşlerinin ciddi şekilde çelişmesi halinde, alınan bilirkişi raporu ile uzman görüşleri arasındaki çelişkinin giderilmesi yönünden de mahallinde keşif yapılıp yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması yerine esaslı itiraza uğrayan rapora dayanılarak uzman görüşü kararda gerekçeli olarak değerlendirilip tartışılmadan karar verilmiş olmasının da doğru olmadığı- Davacı dava dilekçesinde ve ıslah dilekçesinde talep ettiği alacağın hangi kalemlerden kaynaklandığını belirtmediği gibi miktarlarını da göstermediği, bu durumda, mahkemece öncelikle davacıya dava dilekçesi ve ıslah dilekçesinde talep ettiği alacakları hangi kalemler için istediği ve miktarlarının ne olduğu açıklattırıldıktan sonra, gerçeğin ortaya çıkması için yeniden oluşturulacak konusunda uzman bilirkişi kurulu ile mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, yüklenici tarafından inşa edilen 17 adet blokta yönteme uygun karot deneyleri ve beton test çekici deneyi yaptırmak ve numuneler alınmak suretiyle ve gerektiğinde inşaatın diğer teknik yöntemlerle incelemesi yapılarak, labaratuvar ortamında gerekli testler de yaptırılarak, yüklenici tarafından yapılan inşaatlardaki beton kalitesinin sözleşme ve tasdikli projesine, 1998 yılı deprem yönetmeliğine uygun olup olmadığı, binaların güçlendirilmesinin gerekip gerekmediği, güçlendirme yapılması suretiyle beton kalitesinin yükseltilmesinin mümkün olup olmadığı, güçlendirme gerekiyor ise yapılması gereken masrafların yine 1998 yılı deprem yönetmeliğindeki kriterler nazara alınarak hesaplattırılması, dosya kapsamındaki tüm belgelere göre davalı yüklenicinin bilirkişi kurulu raporuna karşı sunduğu itiraz dilekçesindeki ayrıntılı ve teknik nitelikli itirazları incelenerek ve yine yüklenici şirket vekilince sunulan iki ayrı uzman görüşü de tartışılıp, davadaki alacak kalemleri konusunda gerekçeli ve Yargıtay ve mahkeme denetimine elverişli rapor alınması, bu rapora esaslı ve hukuken geçerli itiraz olduğu takdirde ek rapor alınarak bu itirazların karşılanması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği-
Mahkemece; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 281/1 maddesi uyarınca; tarafların iki hafta içinde rapora itiraz edebileceklerine ilişkin hüküm gözardı edilerek ve HMK 27. maddeye aykırı olarak savunma hakkı kısıtlanarak iki haftalık süre dolmadan karar verilmesini hatalı olduğu-