Mahkemece, davanın ergin kişinin haklı sebeple soyadının değiştirilmesi niteliğinde değil, evlilik içinde doğan çocuğun, doğumla kazandığı "aile soyadının" velayet hakkı kapsamında değiştirilmesi talebine ilişkin bulunması ve buna ilişkin değerlendirmenin aile mahkemesi tarafından yapılması gerektiği gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerektiği -
Muvazaalı şekilde düzenlendiği kesinleşmiş yargı kararı ile belirlenmiş olan dava konusu satış vaadi sözleşmesinin geçerli olmadığı ve mülkiyeti nakletmeyeceği- Maddi hata sonucu verilen bozma ilamlarına uyularak verilen mahkeme kararları usuli müktesep hak oluşturmayacağı-
Kişisel hakka dayalı elatmanın önlenmesi ile taşınmazın teslimi istemlerine ilişkin davada, dava dışı kurum ile davacı arasındaki kira sözleşmesi kendiliğinden feshedilmiş olduğundan, taraflar arasında kira ilişkisinin sürdüğünün kabul edilemeyeceği, ve davalının çekişme konusu taşınmazı tasarrufunun hukuki bir dayanağı kalmamış, kullanıma devam etmekle de işgalci niteliği kazanmış olduğundan, taraflar arasında bir kira ilişkisi kalmaması nedeniyle uyuşmazlığın sulh hukuk mahkemesince (HMK. mad. 4) görüleceğinin kabul edilemeyeceği-
Davacı vakıf, davalı bankadan teminat mektubu bedelinin tahsili isteminde bulunmuş olup, davalı bankanın isteği yerine getirmemesinin davacı ile kiracısı arasındaki kira ilişkisinden kaynaklanmadığı anlaşıldığından, uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesince görülüp sonuçlandırılması gerekeceği-
Davanın, TMK'nun 605/2. maddesi gereğince açılan mirasın hükmen reddi istemine ilişkin olduğu, ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, mirası reddedilmiş sayılacağı (TMK m. 605/2)- Mirasçıların TMK'nun 610. maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebileceği, TMK'nun 606. maddesinde belirtilen sürenin bu davada uygulanmayacağı- Davanın alacaklılara husumet yöneltilerek görüleceği, bu davada yetkili mahkeme ise alacaklıların davanın açıldığı zamandaki ikametgahı mahkemesi olduğu- Dava dilekçesi içeriğine göre davanın, ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczinin tespiti isteğine ilişkin olduğu (TMK m. 605/2 )- Gerek 743 sayılı Medeni Kanun'da, gerekse 4721 sayılı TMK'nda bu tür uyuşmazlıklarda sulh hukuk mahkemesi'nin görevli olduğu konusunda bir düzenleme bulunmadığı- 23.12.1942 günlü ve 24/29 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'na göre, mirasın hükmen reddi davasında görevli mahkemenin borç miktarına göre belirleneceği, ancak, davanın açıldığı tarihten önce yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK ise asliye hukuk ve sulh hukuk mahkemesi'nin görevli olup olmadığını tayin ve tespitte dava konusunun değeri ve miktarı ölçüsünü kaldırmış, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarda görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi olduğunun hükme bağlandığı (HMK m./1)- Kanunda bu konuda aksine bir düzenleme bulunmadığına göre, HMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra açılacak terekenin borca batık olduğunun tespitine ilişkin davalarda davanın değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesinin görevli olacağı-
Taraflar arasında düzenlenen alacağın temliki sözleşmesine dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada, davacılar ile davalı arasında imzalanan sözleşme bağımsız mahiyette olup kendi başına hüküm ifade etmekte olup, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilişkili bir sözleşme olmadığından görev hususunun da bu doğrultuda değerlendirilerek Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu sonucuna gidileceği-
İİK. mad. 89/4 uyarınca tazminata hükmedilebilmesinin ön koşulunun, üçüncü kişiye İİK. mad. 89 gereği haciz ihbarnamesi gönderilmesi ve bu haciz ihbarnamesine üçüncü kişi tarafından itiraz edilmiş olması gerektiği, bu koşulları taşımayan haciz yazısı gönderilmesi halinde İİK'nun 89/4. maddesindeki sonuçların doğmayacağı ve böyle bir durumda, üçüncü kişinin sorumluluğunun genel mahkemelerde yargılama yapılmasını gerektireceği-
Kamu hizmetinin görülmesi sırasında ve hizmet kusurundan doğan zararların gideriminde idari yargı görevli olup, davacılar açıkça, davalı idarenin hizmet kusuruna dayandığından; mahkemece, yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerektiği-
İdari makamın görevine giren bir iş kendisine arz olunduğundan davanın yargı yeri nedeniyle reddi yerine istem hüküm altına alındığından kararın bozulması gerektiği-
Usul kuralları ( görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hata) taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşturmayacağından görev hususunun mahkemenin her aşamasında hakim tarafından re'sen nazara alınması gerektiği- Ziynet eşyası ve kişisel mala ilişkin taleplerin -açık bir biçimde- Aile Mahkemesi' nin görevine girdiği-