Takip dosyası kapsamından borçlu adına kayıtlı ve kıymet takdiri yapılan taşınmazın değerinin 3.000 TL olduğu, maaşın­da davacı haczinden önce haciz bulunduğu, 3.kişilerde hak ve alacağının bulunmadığı haciz tutanağından da borçlunun ödeme gücü olmadığını beyan ettiği ve evinde zaruri eşyaları dışında ekonomik değeri olan haczi kabil mal bulunmadığı anlaşıldığından haciz tutanağının İİK'nun 105 madde anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu-
Tasarrufun iptali davası açabilecek durumda olanların mavazaa nedeni ile tapu iptali ve tescil davası da açabilecekleri- Muvazaa nedeni ile açılan bu tür davalarda, davanın kabulüne karar verilmesi halinde İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak, alacaklının icra dosyasındaki alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesi gerekirken tapunun iptali ile davalı borçlular adına tesciline karar verilmiş olmasının isabetsiz olduğu-
Davalı 4. kişi yönünden bedel farkının varlığı ve kısa süreli satışın iptal sebebi olmadığı; davalı 4. kişi yönünden iptal kararı verilebilmesi için, davacı tarafından onun İİK.mad. 280/1 kapsamında kötüniyetli olduğunun ispatlanması gerektiği- Borçlunun kullandığı kredinin kefili olarak borcu ödeyen davalının İİK. mad. 280/1 kapsamında borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olduğu-Takiplere konu edilen çeklerin bir kısmının iptali istenen tasarruftan önce, bir kısmının ise sonra düzenlediği anlaşıldığından, mahkemece davacı ile davalı borçlu arasındaki takip konusu borcun doğumuna ilişkin özellikle tasarruf tarihinde sonra düzenlenen çeklerle ilgili temel ilişki konusunda davacıya delilleri sunması için süre verilmesi, çeklerin ileri tarihli olup olmadığının belirlenmesi ve borcun doğumunun tespiti ile itiraz üzerine durmuş olan icra takiplerinin kesinleşmesinin beklenmesi, davacıya aciz belgesi sunulması için süre verilmesi ve dava önkoşullarının değerlendirilmesi gerektiği- Davalı 4. kişinin kötüniyetli olduğunun ispatlanamaması halinde, davanın İİK'nun 283/2 maddesi gereğince bedele dönüşmesi nedeniyle davacının takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak tazminatın davalı üçüncü kişinden tahsiline karar verilmesi gerektiği- Dava önkoşullarının bulunmaması halinde davanın ön koşul yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı alacağını teşkil eden ecrimisil davasında alacağın doğum tarihinin 2000 yılına ve daha öncesine dayanmakta olduğunun anlaşıldığı, devam eden bir haksız fiile dayalı alacak bulunduğu anlaşıldığından, alacağın, iptali istenen tasarruftan daha önce alacağın olduğu nazara alınarak davanın diğer şartlarının değerlendirilmesi gerekeceği-
İstihkak davasına karşı açılan tasarrufun iptaline ilişkin davanın temyizen inceleme görevinin Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'ne ait olduğu-
Borçlu davalının iştirak halinde maliki olduğu 22 adet taşınmaza haciz konulduğu anlaşıldığından, mahkemece icra dosyasında haciz konulan taşınmazların değerinin belirlenerek davacının alacağını karşılayıp karşılamadığının tesbiti ile borçlu davalının aciz halinin saptanması, borçlu davalının aciz halinde olduğunun anlaşılması halinde davanın esasına girilmesi, aciz halinin olmadığı durumda davanın ön şart yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacının davası yönünden borcun doğumu­nun tasarruf tarihinden sonra olduğu, ancak uygulamada daha önceki tarihli ticari veya hukuki bir ilişki nedeniyle ileri tarihli çek veya bonola­rın düzenlendiği , bu durumda öncelikle davacıdan dayan­dığı çeklerin keşide edilmesine neden olan İlişkinin hangi tarihte doğdu yönünde delillerinin sorulması, aynı şekilde davalı taraftan da delillerinin istenilmesi ve borcun hangi tarihte doğduğunun belirlenmesi, taşınmazı elinde bulunduran da­valının borçlu davalının ticari ilişkide bulunduğu şirketin çalışanı olduğu­nun davalı V. tarafından bildirilmesi nedeniyle bu yönde taraflardan kanıtla­rının istenilerek davalının borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olup olmadığının saptanması, dava konusu taşınmaz ve araç yönünden tazminata hükmedildiği halde tazminatın miktarı belirlenmeden davalıların tazminata mahkum edilmesinin doğru bulunmadığı-
Davalı şirket ile yetkilisi tarafından düzenlenen bononun yine şirket yetkilisi tarafından yeğeni olan davalıya ve onun tarafından da diğer davalıya ciro edilmesine ilişkin tasarrufların muvazaalı olduğuna dayalı olarak açılan davada, davalı şirket defterleri üzerinde iptali istenen tasarruf konusu bonolara dayalı ticari ilişki olup olmadığının bilirkişi marifetiyle tespit edilmesi bu mümkün olmaması halinde ticari alışveriş yapılmış ise 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile mal ve hizmet satışlarını ise "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" ile bildirmeleri yükümlülüğü getirilmiş olduğu da dikkate alınarak bu kapsamda da bir inceleme yaptırılması gerektiği-
Başlatılan takip kesinleşmiş, iş makineleri haczedilmiş ancak bu araçlar üzerinde 70 den fazla haciz oldu­ğu, işyerinde yapılan hacizde borçlu şirketin mahalde olmadığı ve haczedilecek malın bulunmadığının görüldüğü, takibin başında alacaklının aciz belgesi talebi ret edilmiş ise de yargılama boyunca da icra dosyasına yatırılmış bir para ol­madığı, icra dosyasına göre borçlunun borcu karşılayacak değerde malı olmadığının açık olduğu, bu durumda aciz halinin varlığı kabul edilmesi gerektiği-
"Aleyhine açılan katkı payı davası sonucu hükmedilmesi muhtemel alacağın tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla muvazaalı senet düzenlediği ve davalı 3. kişinin da muvazaalı senede istinaden borçlu hakkında icra takibi yaptığı" belirterek davalılar arasındaki muvazaalı senet ve bu senede dayalı olarak yapılan icra takibinin iptalinin talep edildiği davada, mahkemece de, takibin yakın arkadaş olan davalılar arasında muvazaalı olarak düzenlenmiş olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmişse de, öncelikle davacı tarafından davalı borçlu aleyhine açılan katkı payı alacağı davası ile davalı borçlu tarafından davacı aleyhine açılan katkı payı alacağı davasının sonucu beklenerek davacının alacaklı olduğu belirlendiği takdirde, eldeki davadaki senetlerin ve ve bu senetlere dayalı olarak yapılan takip dosyasında TBK'nun 19. madde gereğince danışıklı işlemin var olup olmadığı konusunda toplanan delillere göre karar vermesi gerektiği-