Tasarrufun iptali davasında, mahkemece, taşınmazın evlilik birliği içerisinde edinilmediği, katkı payı alacağı içinde 1 yıllık sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davanın, 6183 sayılı Yasa'nın 24 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasar­rufun iptali davasına ilişkin olduğu- Dosya içerisindeki ödeme emri ve haciz tutanağı içeriğinden borç­lunun vergi borcunun 2010 yılı 1. ve 12. ayları arasındaki dönemi de kapsadığı- Dava konusu tasarruf ise borçlu tarafından 30.09.2010 tarihinde yapıldı­ğından tasarrufun borcu doğumundan önce yapıldığından söz edilmesinin mümkün olmadığı, bu durumda, mahkemece işin esasına girilerek, borçlu ve diğer davalı arasın­daki tasarrufun iptale tabi olup olmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar ve­rilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmaz hissesinin, borcun doğu­mundan önce davalı üçüncü kişi (borçlunun kardeşi) tarafından açılan şufa davası ve bu davayı sonuçlandırmaya yönelik olarak düzenlenen protokollerle devrinin sağlandığı anlaşıldığın­dan, iptal davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun icra mahkemesine yaptığı başvurunun kabulü ile "icranın geri bırakılması"na kararı verilmesi halinde, anılan karar kesinleşmiş ise alacaklı tarafından İİK. mad. 169/6 gereğince genel hükümlere göre dava açılıp açılmadığının belirlenmesi, açılmış ise bu davanın sonucunun bekletici mesele yapılması; icranın geri bıra­kılmasına ilişkin karar kesinleşmemiş ise bu kararın kesinleşmesinin beklenerek sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Kredinin borçlu tarafından çekildiği ve ödemelerin onun tarafından yapıldığına ilişkin olarak diğer bir ifade ile tasarrufun, nam-ı müstear şeklinde yapıldığına dair soyut iddiadan başka bir delil bulunmadığı, bu durumda mahkemece, dava konusu taşınmazın borçlu tarafından satın alındığı ispatlanmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği - Borçlunun ortağı olan kişiye, borcunun doğumundan sonra yaptığı temliklerin İİK.'nun 280. maddesine göre iptali gerekeceği-
Muvazaalı işlem nedeniyle davacı-alacaklının bir zararının doğması durumunda, bu zarardan lehine işlem tesis edilen, diğer bir deyişle muvazaalı olduğu iddia edilen işlemin tarafı olan alıcının sorumlu olduğu ve satıcı-borçlunun bundan sorumlu tutulamayacağı- Davalının tasarrufun iptali davasındaki yalan tanıklığıyla ilgili ceza mahkemesinde görülen davada verilen "hükmün açıklanmasının geri bırakılması" şeklindeki kararın hukuk hakimini bağlayan bir karar olmadığı, davalının yalan olduğu belirtilen beyanlarının, tasarrufun iptali dosyasında esasa etkili olmadığı ve mahkemece bu beyanlara itibar edilmeyerek, beyanların aksine davanın kabulüne karar verildiği de görüldüğünden, haksız fiil nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemli açılan davanın reddi gerekeceği-
Davacı tarafından dava dilekçesinde borcun iptali istenen tasarruftan önce doğduğu iddia edildiğinden öncelikle davacı vekiline bu ko­nuda delillerini sunması için süre verilmesi, sunduğu delillerin toplanması dava dilekçesinde delil olarak ticari defter ve kayıtlara dayanıldığından davacının ve davalı borç­lunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, gerektiğinde davacı ve borçlunun isticvabı ile borcun doğumunun tespiti, belirlenecek tarih iptali istenen ta­sarruftan sonra ise şimdiki gibi davanın ön koşul yokluğundan reddine, aksi takdirde yani borcun, iptali İstenen tasarruftan önce doğduğunun belirlenmesi halinde davanın esasına girilerek İİK 277 madde kapsamında diğer dava koşullarının varlığının tespiti, varlığı belirlendiği takdirde İİK 278,279,280 madde kapsamında iptal koşulları yönün­den inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Süre gelen ticari ilişki kapsamında yapılan temlik işleminin iptaline karar verilemeyeceği- Tasarrufun iptali davalarında vekalet ücretinin, iptali istenen tasarrufun tasarruf tarihindeki değeri ile takip konusu alacak miktarı karşılaştırılarak düşük olan üzerinden nispi olarak hesaplanması gerektiği-
Davalı borçlu ile 3. kişi arasında ticari ilişki bulunması ve dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misli fark bulunması halinde tasarrufun İİK. mad. 278/3-2 ve 280/1 gereğince; davalı 4. kişinin borçlunun kardeşi olması halinde, borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK. mad. 280/1 gereğince iptale tabi olduğu- Alacaklının, borcun doğumunun takip dayanağı bonoların veya çeklerin keşide tarihinden önce gerçekleştiğini ileri sürmesi halinde, davacı vekiline takip konusu borcun doğumuna ilişkin temel ilişki konusunda delillerini sunması için süre verilmesi, sunduğu delillerin toplanması, takip konusu bono malen kaydını içerdiğinden davacı ve davalı borçlunun ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, gerektiğinde davacı ve borçlunun isticvabı ile borcun doğumunun tespiti; belirlenecek tarih yani borcun doğumu iptali istenen tasarruftan sonra ise davanın önşart yokluğundan reddine, aksi takdirde yani borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğduğunun belirlenmesi halinde ise şimdiki gibi dava konusu tasarrufların İİK'nun 278/3-2 ve 280/1 maddeler gereğince iptaline karar verilmesi gerektiği-
Muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davada, dava konusu taşınmazın davalılardan biri tarafından diğer davalılara satışının yapıldığı, satış işlemi sırasında taşınmaz üzerindeki haciz şerhinin kaldırıldığı yönünde İcra Müdürlüğünün yazısının bulunduğu ancak yazının sahte olduğunun anlaşıldığı, bu nedenle satan davalı hakkında sahtecilik ve dolandırıcılık isnatları ile açılan ceza davasının derdest bulunduğu, taşınmazı satın alan davalıların başvurusu üzerine haciz şerhinin Mahkeme tarafından kaldırıldığı,satış işleminden kısa bir süre sonra satın alan davalılar tarafından taşınmazın değerinin Vergi Hukuku pişmanlık hükümleri uyarınca yeniden ve emsal değerine uygun olarak tapu dairesine bildirildiği, taşınmazı satan davalı ile satın alan davalıların emlak komisyoncusu tarafından bir araya getirildiği dava konusu taşınmaz satım işlemi dışında aralarında bir ilişki bulunmadığı, elden yapılan ödemelerin satın alan davalılardan ... adına olan banka hesap kayıtları ile de tevsik edildiğinin anlaşıldığı bunlardan hareketle, muvazaadan söz edilemeyeceği-