Davacı tarafından dosyaya kesin aciz belgesi ibraz edilmediği, mahkemece, takip dosyasında hacizli taşınmazlar üzerindeki ipoteklerin ödenip ödenmediğinin ve aynı şekilde hacizli bulunan araç kaydının getirtilerek üzerindeki hacizlerin ödenip ödenmediğinin belirlenmesi ve davacı alacağını karşılar nitelikte olup olmadığı belirlenmeden aciz belgesinin ibraz edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Tasarrufun İptali davalarında amacın, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyi niyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu- İptal davasının, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı- Borçluya ait araçlar üzerindeki ipotek bedellerinin ödenmiş olması asıl borcun bitirildiğini göstermeyeceği gibi alacaklının ipotek tesis edilen alacağının dışındaki alacakları için söz konusu taşınmazlar hakkında tasarrufun iptali davası açmasına da engel teşkil etmeyeceği- İpotek tesis edilen alacak için dahi ipoteğin kaldırılmış olmasının sonradan tasarrufun iptali davası açılmasına mani teşkil etmeyeceği-
Davalı borçluya ait adrese gidilerek yapılan hacizde borçlunun konutuna girilmeden hacze son verilip, "mal bulunamaması nedeniyle aciz" şartının tamam olduğundan (aciz halinin gerçekleştiğinden) söz edilemeyeceği-
Davanın, İİK'nun 277. vd. maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu- Davacının, borçlu aleyhinde icra takibinde bulunduğu, takibin kesinleşmesi üzerine davalının mallarının haczi için adresine gidildiği ve haczi kabil malvarlığının bulunmadığı ayrıca borçlu mal beyanında da bulunmadığı, anılan haciz tutanağı İİK'nun 105/2.maddesinde düzenlenen geçici aciz vesikası hükmünde olup alacaklıya iptal davası açma hakkını verdiği-
Tasarrufun iptal davasında yasanın öngördüğü geriye doğru bir yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı için; geriye doğru bir yıllık sürenin hesaplanmasında dikkate alınacak haciz, borçluya ait herhangi bir malın haczi olup, adreste yapılan hacizle sınırlı olmadığı- Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi bakımından aciz vesikasının bir dava şartı olduğu düşünüldüğünde; bu düzenlemelerin paralellik arz ettiği, nitekim 105. maddenin ikinci fıkrasında, haczi kabil malların yetersiz olduğunun anlaşılması halinde dahi haciz tutanağının “geçici aciz vesikası” sayılacağı ve bunun da tasarrufun iptali davasının açılması bakımından aranan dava şartını sağlayacağının vurgulandığı-
Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misil fark bulunmamakla birlikte dava konusu taşınmazın fabrika olduğu, fabrika binası ile birlikte bir kısım demirbaşların da borçlu tarafından davalı 3.kişiye satıldığı dolayısıyla davalılar arasındaki dava konusu tasarrufun İİK'nun 280/son madde kapsamında (ticari işletme devri) iptale tabi olması nedeniyle esas ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmesi gerektiği-
İİK . mad. 282 gereğince tasarrufun tarafı olan ve borçlu ile aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunan dava dışı üçüncü kişinin davaya dahil edilmesi, dava konusu taşınmaz, davalı üçüncü kişi tarafından da satıldığından, davacı vekiline İİK. mad. 282 gereğince dava dışı son maliki davaya dahil edip etmeyeceği veya davayı İİK. mad. 283/2 gereğince nakten tazminata dönüştürüp dönüştürmediği yönünden seçimlik hakkı hatırlatılarak öncelikle taraf teşkilinin sağlanması, daha sonra dava önkoşulları yönünden incelenmesi, önkoşulların varlığı halinde de, dava konusu tasarrufların iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği- Tasarrufun iptali davasında, icra takibinin dava tarihinden sonra yapılmasının önemli olmadığı, yargılama aşamasında borçlu hakkındaki icra takibinin varlığı yeterli olduğundan, iptal davasının esasına girilmesi gerektiği-
İptal davasının dinlenebilmesi için öncelikle davacının gerçek bir alacaklı bulunması gerektiği- Davalılar "dava konusu alacakların gerçek bir alacak olmadığını, takip konusu bonoların muvazaalı düzenlendiğini, zamanaşımına uğrayan bonolar nedeniyle yapılan icra takiplerine borçlunun itiraz etmediğini, davayı kabul ettiğini, bu konuda borçlu ile abileri arasında ceza soruşturması bulunduğunu" belirterek "takip konusu alacağın gerçek bir alacak olmadığı"nı savunmuş olduğundan, bu konudaki delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu davalının çok sayıda taşınmazına haciz konulduğu halde ancak bu taşınmazların davacının alacağını karşılayıp karşılamayacağı yönünde bir araştırma yapılmadığından, mahkemece borçlu davalının davacı tarafından haciz konulan taşınmazlarının değerinin belirlenerek, belirlenecek değerin davacının alacağını karşılaması halinde dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi, belirlenecek değerin borcu karşılamaması halinde ise davanın esasına girilmesi gerektiği-
İptali istenen takipte alacaklının, daha önce borçlunun boşanma davasında tanık olarak yer aldığı ve takip süresince borçlunun hiçbir taşınır ve taşınmaz mallarının haczi için araştırma ve talep olmadan, doğrudan maaşı üzerine haciz konulması ve bu istemin dışında hiçbir talepte bulunulmayarak dosyanın işlemden kaldırılması halinde, takibin muvazaalı olduğunun kabulü gerekeceği-