Borçlunun borcun doğumundan sonra, alacaklılarından mal kaçırma amacı ile kooperatif hissesini üçüncü kişiye devrettiği, davalının borçlunun durumunu bilebilecek durumda olduğu kanaatine varıldığından bahisle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Takip dosyasında icranın geri bırakılmasına karar verilmiş olması durumunda (aciz belgesi alındıktan sonra karar verilmiş olsa dahi) takibe ilişkin tasarrufun iptali davası şartının ortadan kalkacağı-
6183 sayılı yasanın 24. ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, tasarrufun iptali davaları icra takibine bağlı davalar olup, sonuçta verilen iptal kararının da icra takibindeki miktarla sınırlı tutulması gerekeceği, bunun sonucunda da alacağın her hangi bir şekilde ödenmesi halinde davanın konusunun kalmayacağı, somut olayda davacı İdare tarafından icra takibine konu edilen 'borcun hükümden sonra tamamen ödenmiş olduğu davacı idarenin yazısından anlaşıldığı, bu nedenle mahkemece, borcun ödendiğinin anlaşılması halinde dava konusuz kalacağından bu hususun göz önüne alınarak mahkemece borcun ödenmesi nedeniyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına' karar verilmesi gerekeceği-
Takibin dayanağının 20.12.2007 tanzim tarihli bono olduğu, davaya konu edilen taşınmazların ise borçlu davalı tarafından diğer davalılara 2008 yılında satıldığı, bu durumda tasarruf tarihi borcun doğum tarihinden sonra olduğundan davanın esasına girilmesi gerekeceği-
Davanın 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkin olduğu, bu tür davaların açılabilmesi için tasarrufta bulunan davalı aleyhinde yapılıp kesinleşen bir icra takibinin olması gerektiği-
Davanın, 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu- Tasarrufun iptali davalarında kural olarak, tasarrufun iptal edilebilmesi için borcun doğum tarihinin iptali istenilen tasarruf tarihinden önce olması gerektiği-
Davalı bankanın kar amacı güden ticari bir kuruluş olduğu, icra takibine konu alacağın tahsilini amaçladığı, temlik tarihi itibarıyla alacak miktarının 251.246,78 TL olup, 166.000 TL karşılığında temlik işleminin yapılmış olması karşısında fahiş fark olmadığı, banka yararına temlik işleminin yapıldığı, bankalar borcu kapatmak isteyenin herhangi birinin başvurusu üzerine faiz ve gider indirimi yaparak borcu yeniden yapılandırdıkları, borç yapılandırmasının banka uygulamalarında olduğu, banka için alacağın tahsili önemli olup diğer tarafın yani temlik alanın amacının ne olduğu ilgilendirmediği, somut olayda davalı banka ile diğer davalı ...'in irade birliği içerisinde aldatma kastı ile muvazaalı işlem yaptığı, davalı bankanın gerçekteki amacının farklı olduğunun ispatlanamadığı,tek taraflı gizlenen amacın diğer tarafın yapmış olduğu sözleşmeyi geçersiz hale getirmeyeceğinden haksız ve kötüniyetle yapılan muvazaalı olduğu iddia edilen 24.5.2011 tarihli temlik tasarrufunun iptali davasının reddi gerektiği-
Davanın dayanağını teşkil eden takip dosyasında yapılan hacizde borçlunun, ödeme gücünün bulunmadığını beyan ettiği, haczi kabil mal bulunmadığı ve yapılan araştırmalarda da borcu karşılayacak malvarlığına rastlanmadığı anlaşıldığından aciz halinin varlığı ve İİK'nin 278/3-1.maddesi uyarınca yakın akrabalar arasında yapılan satışın bağışlama sayılacağından iptal koşullarının gerçekleştiği-
Çeklerin keşide tarihlerinin ilk satışın yapıldığı tarihten 37 gün sonra başladığı, dinlenen tanık ve borçlunun oğlunun beyanına göre de borç para alışverişinin 1996 sonrasında olduğu ve bundan dolayı çek keşide edildiği, tanığın beyanına göre 1996-1999 yılları arasında borçlu yanında çalıştığı dönem içinde davacının, davalı borçluya para verdiğinin belirtildiği ve davacı tarafından aynı alacağa ilişkin olarak açılan ve kabul ile sonuçlanıp onanarak kesinleşen ve işbu dava için de güçlü delil olan tasarrufun iptali davasında da davacı alacağının tasarruftan önce doğduğu hususunun kabul edildiği, davacı tarafa yemin teklif edilmiş olması karşısında davacının yemin teklifini reddetmesinin de sonuca etkisi bulunmadığı-
Borçlu şirket hakkında iflas kararı verilmesinden önce açılan iflasın ertelenmesi davası devam ederken sözleşme ile borçlu şirkete ait ekipman ve markanın davalı şirkete satıldığı, sözleşmenin davaya bakan mahkemenin onay vermesi şartına bağlandığı, sözleşmenin kayyumlar tarafından onaylandığı, davalı şirketin sözleşmeden sonra ticaret siciline tescil edildiği, müflis şirketin zararına olacak şekilde düşük bedel ile devir yapıldığı, tanık beyanları ile işlemin muvazaalı olduğunun sabit olduğu anlaşıldığından, yetki alarak sözleşmenin iptali için tasarrufun iptali davası açan alacaklının davasının kabulünün isabetli olduğu-