Davanın, İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkin olduğu, bu tür davaların dinlenilebilmesi için diğer dava koşullarının yanında geçerli bir takip ve kesinleşmiş bir alacağın da varlığı gerektiği- Takip dosyasındaki alacak ile ilgili olarak, borçlu tarafından süresinde borca itiraz edildiğinden takip durmuş, alacaklı tarafından açılmış ve sonuçlanmış bir itirazın iptali davası da olmadığından takip konusu alacağın kesinleşmediği, bu durumda takip dosyası ile ilgili olarak tasarrufun iptali talebinin kesinleşmiş bir alacak bulunmadığından ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Aciz vesikasının temyiz aşaması dahil yargılamanın her aşamasında tamamlanabileceği- Üç ayrı takip dosyasında; borçlulardan birinin takip ve ödeme emrinin tebliğ edildiği ev adresine haciz için gidildiğinde hacze kabil mal bulunamamış, diğer bir borçlunun evinde yapılan hacizde 1.310,00 TL değerinde ev eşyası haczedilmiş, diğer borçlunun ise adresten taşındığı tesbit edilmiş olduğundan, dava tarihi itibariyle borçlulara ait taşınmazların değerinin borcu karşılamadığı ve icra dosyasına göre borcu karşılayacak değerde malları olmadığı anlaşıldığından, aciz durumlarının bulunduğunun açık olduğu ve aciz halinin sabit iken mahkemece tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Şirkete ait borcun 23.01.2009 tarihinde doğduğu, şirket borcunu ödemeyince alacaklı aynı borcu yeniden yapılandırarak bu kez 13.04.2009 tarihinde hem şirket yetkilisi hem de ortaklar şahsi olarak bono düzenleyerek alacaklıya verdiği ve bu bono da ödenmeyince dava konusu takip yapıldığı, bu durumda davaya konu borcun, 23.01.2009 tarihinde doğduğunun kabulü ile bu tarihten sonraki borçlu tasarrufları için iptal davası açılmasının mümkün olduğunun kabulü gerektiği-
Mahkemece, "davacı vekilinin dava taşınmazlar hakkında açtıkları şufa davası sırasında, iptalini istedikleri satışların gerçekleştiğinden bahisle muvazaaya dayalı olarak tapunun iptalini istedikleri, ancak dava konusu parsellerden sadece birisi için şufa davası açtıkları ve bu davanın da red edilerek kesinleştiği ve bu nedenle bedelde muvazaa iddiasının dinlenmesi için gerekli ön alım davasının olmadığı, ayrıca müşterek mülkiyette her pay satışı için yeni bir şufa hakkı doğup bu hakkın yeniden kullanma hakkı verdiğinden, davacının ileri sürdüğü sebebin yasal dayanağının olmadığı ve miras hukukundan kaynaklanan bağış da olmadığından" bahisle "tasarrufun iptali davasının reddine" karar verilmesinin isabetli olduğu-
İcra dosyası kapsamından davacı adına kayıtlı taşınmaz bulunmadığı, banka hesaplarında mevduatı olmadığı, adına kayıtlı araç üzerinde davacının haczinden önce rehin ve çok sayıda yüklü miktarda hacizler olduğu, haciz tutanağı ile borçlunun işyeri ve ev adresinde toplam 11.200 TL'llk menkul haczi yapıldığı bunun dışında haciz kabil malının bulunmadığının belirlendiği, diğer haciz tutanaklarından ise borçlunun daha önce haciz yapılan adresinden ayrıldığı borçluya ait haczi kabil mal bulunamadığının tespit edildiği anlaşıldığından haciz tutanaklarının İİK'nun 105 maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu- Borca mahsuben yapılan taşınmaz devrinin mutad ödeme olmadığı-
Borçluların bono ve takip adreslerine gidildiği, adreslerden ayrıldıklarının belirtildiği, yapılan adres araştırmasında borçluların adresleri tespit edilmediği ve üzerlerine kayıtlı mal varlığı bulunmadığı anlaşıldığı, bu durumda borçlunun aciz durumunun bulunduğu-
İİK'nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarında davacı alacaklı tarafından kesin veya geçici aciz belgesinin ibraz edilmesi gerektiği, somut olayda davacı tarafından dosyaya kesin aciz belgesi ibraz edilmediği, ancak davanın dayanağı olan takipte yapılan hacizlere ve borçluya ait taşınmazların üzerinde bulunan çok sayıdaki takyidatlara göre davalı borçlunun aciz halinin gerçekleştiğinin kabulü ile işin esasına girilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının mutlak ticari dava niteliğinde olmayıp şahsi nitelikte ve borçlunun tasarruflarına yönelik bulunmasına bundan dolayı da asliye ticaret mahkemesinde değil asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Aciz belgesinin dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay'ca onanmasından veya bozulmasından sonra bile sunulma olanağının olduğu- Bozma sonrasında borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresinde yapılan hacizde alacağı karşılayacak mal bulunmadığı anlaşılmış olduğundan, davalı borçlunun aciz halinin gerçekleştiğinin kabul edileceği ve davalı üçüncü kişinin borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğunun anlaşılması nedeniyle tasarrufun iptali gerekeceği-
11. HD. 24.03.2015 T. E: 2014/16245, K: 4048-