Küçük bir ilçede üzerindeki hacizlerle birlikte satışa çıkarılmış ve aynı gün satılmış iki adet taşınmazla ilgili bu tasarrufların, davalının borçlunun mali durumunu bildiği veyahut bilmesi gerektiği gerçeği de göz önüne alınırsa iptale tabi olacağı-
Satış ile üçüncü kişiye geçen mülkiyetin, tasarrufun iptaline karar verilmesi ile borçluya geri dönmeyeceği, taşınmazın mülkiyetinin üçüncü kişiye ait olduğu- Tasarrufun iptali davası, takip alacaklısı ile takip borçlusu ve taşınmaz maliki arasında görülmüş olup, anılan davada ipotek alacaklısı banka taraf olmadığı gibi ipoteğin kaldırılması da söz konusu olmadığından, tesis edilen ipotek bedelinin hala rüçhanlı alacak kapsamında olacağı ve ihale bedelinin, şikayetçi bankanın rüçhanlı alacağını karşılamaması halinde, ihalenin, İİK.nun 129. maddesi hükmüne uygun yapılmadığından feshine karar verilmesi gerekeceği-
İİK. mad. 277 ve izleyen maddelerde düzenlenen tasarrufun iptali davalarının görülebilmesi için, diğer dava koşullarının yanında tasarrufun iptali istenilen işlemin borcun doğumundan sonra gerçekleşmiş olması gerektiği- Takibe konu çekin süre gelen ticari ilişki nedeni ile verildiği, borç kaynağı olarak gösterilen bir kısım faturaların daha önce düzenlendiği, bir kısım malların ise faturasız gönderildiği belirtilmiş olup, borçlunun takibe konu borç miktarı ile ilgili bir itirazı olmadığı ve takibin kesinleştiği görüldüğünden, iptali istenilen takip dayanağı borcun doğum tarihinin fatura düzenlenme tarihi olarak kabulü ile bu tarihten sonra yapılan satışlar yönünden inceleme yapılması gerektiği-
Takibe yönelik bir itirazı olmadığı gibi anılan takibin kesinleşmesinden sonra haciz de yapılmış olduğundan "dava şartının olduğu" gözetilerek davaya devam edilmesi gerekirken, mahkemece "takip alacaklısının davacı olmadığı" gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davalı-borçlunun borçlu bulunmadığının tespitine dair verilen menfi tespit kararı kesinleşmiş olduğundan, tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece davacının gerçek bir alacağının bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarını elinde geçici (İİK 105) veya kafi (İİK 143) aciz belgesi bulunan alacaklıların açabileceği- Aciz belgesinin varlığı dava koşulu olup mahkemece resen araştırılması gerektiği- Borçlu hakkında düzenlenmiş kat'i aciz belgesi bulunmadığı gibi borçlu aleyhine yapılan takip sonucu düzenlenen haciz tutanağı da olmadığından geçici aciz belgesinin de olmadığı, bu durumda mahkemece davacı vekiline aciz belgesi sunması için uygun bir süre verilmesi, sunulduğu takdirde davanın esasının incelenmesi; sunulmadığı takdirde davanın önkoşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasını elinde geçici veya kesin aciz belgesi bulunan alacaklı açabileceği (İİK.m.277) ve bu husus dava şartı olduğundan hâkimin resen gözetmesi gerektiği-
İptal davalarının aynî hakka değil, kişisel hakka dayanan davalar olduğu, bu nedenle davanın konusu taşınmaz olsa bile taşınmazlara ilişkin kesin yetki kurallarını düzenleyen HMK'nin 12. maddesi hükmünün bu davalarda uygulanmayacağı-
İptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu malların şirket tarafından alınmış olmasının ya da uyuşmazlığın şirketler arasında çıkmasının görev hususunun belirlenmesine doğrudan bir etkisi olmadığı; görevin genel mahkemelere ait olduğu-
Tasarrufun iptali davalarının aslında geçerli olarak yapılmış tasarruflar için açılacağı- Borçlu tarafından açılmış olan tapu iptali ve tescil davasında verilen red kararının tasarrufun iptali davası için bağlayıcı nitelikte olmadığı, tasarrufun iptali davalarının aslında geçerli olarak yapılmış tasarruflar için açılacağı, borçlu tarafından yapılan tasarrufun o davada ileri sürülen iptal nedenlerini taşımamasının bu davada iptale engel teşkil etmeyeceği-