Dava ister BK.nın 18.(yeni BK.19.md) uyarınca muvazaaya dayalı tapu iptal, ister İİK.nın 277 ve devamı maddleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkin olsun davacı taraf bir alacağa dayanarak iptal isteğinde bulunmuş ise bu alacağın tasarruf tarihinden önce doğmuş olması gerektiği- Davacı tarafın alacağının kaynağı haksız eylem (öldürme) olup, borcun doğum tarihinin de bu haksız eylemin işlendiği tarih olması gerektiği-
İptal davaları aynî hakka değil, kişisel hakka dayanan davalar olduğu, bu nedenle davanın konusu taşınmaz olsa bile taşınmazlara ilişkin kesin yetki kurallarını düzenleyen HMK'nin 12. maddesi hükmü bu davalarda uygulanmayacağı- Yetki sözleşmesinin alacaklı şirket ile borçlu şirket arasında yapılmış olup geçerli bir sözleşme olduğu; .3. kişi ile yapılmış bir yetki sözleşmesi bulunmadığı, ancak borçlu ile 3. kişinin zorunlu dava arkadaşı olduğu; birlikte yetki itirazında bulunmadıklarından, davaya devam edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
"Taraflarca ileri sürülen maddi olguların hukuki değerlendirilmesi ile uygulanacak yasa maddelerinin tespitnin hakimin doğrudan görevi olduğu; TBK.nun 19. maddesi gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin davada, davacının muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürdüğü ve iddiasını kanıtlaması halinde İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği"ne değinen bozma ilamı üzerine, dava konusu satış işleminin gerçek bir satış olduğu, davalı üçüncü kişinin bankadan kredi kullanarak davalı borçluya borç verdiği, davalı borçlunun bu para ile davacılarla arasındaki senetlerin bir kısmının ödemesini gerçekleştirdiği, borçlunun abisinden aldığı borcu ödeyememesi sebebiyle dava konusu taşınmazın devrinin gerçekleştirildiği, taşınmazın devrinden sonra davalı üçüncü kişinin taşınmazda tamirat yaptırarak tanık beyanlarında belirtildiği ve taşınmazın intifa hakkı sahibi davalıların annesi tarafından kullanıldığı, satış işleminin muvazaalı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Dava konusu taşınmazın; borçlu tarafından davalı kişiye, davalı kişiden de 4. kişiye devredilmesi halinde 4. kişinin davada davalı olarak gösterilmemesi veyahut yargılama sırasında davaya dahil edilmemesi halinde taşınmaz yönünden kurulan hükmün infaz kabiliyetinin bulunmayacağı- Davalı 3. kişinin yargılama sırasında ölmesi halinde mirasçılarının davaya dahil edilerek taraf teşkilinin sağlanması, bildirecekleri deliller toplandıktan sonra yargılamaya devam edilmesi gerektiği- Davalı 4.kişi yönünden iptal kararı verilebilmesi için onun kötüniyetli olduğunun yani borçlunun durumunu ve amacını bilen veya bilebilecek kişilerden olduğunun davacı tarafından ispatlanması gerektiği- Bedel farkının varlığı 4.kişi yönünden iptal nedeni olarak kabul edilemeyeceği- Davalıyı şahsen tanımadığını ifade eden tanığın duyuma dayalı beyanının hükme esas alınmasının isabetli olmadığı-
İİK'nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarında davacı alacaklı tarafından kesin veya geçici aciz belgesinin ibraz edilmesi gerektiği- Yerel mahkemenin kararı sonrasında, kesin aciz belgesinin dosyaya ibraz edildiği halde, dava şartının gerçekleşmiş olduğu-
Borçlunun kendi yaptığı tasarruflar için dava açılması mümkün olduğu gibi parasını kendi verdiği ancak muvazaalı olarak başkası adına tescil edilen mallar için de dava açılmasının mümkün olduğu, bu gibi tasarrufların nam-ı müstear olarak adlandırıldığı- Davalı borçlu şirket tarafından diğer davalı adına taşınmaz satın alınması dava edilmiş olmasına göre gerçek kişilerin hangi şartlar dahilinde bu taşınmaza sahip olabilecekleri, davalılar arasındaki organik bağlantının olup olmadığı üzerinde de durularak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Kesinleşen miktardaki vergi borcu yönünden dava şartının gerçekleştiği, borçlunun davaya konu bir kısım taşınmazlardaki hissesini davalı 3. kişiye sattığı, bu tarih itibariyle henüz vergi incelemesinin dahi başlamadığı, satış bedeli ve tanık anlatımları dikkate alındığında satışın gerçek bir satış olduğu, muvazaalı işlem olmadığı, dava konusu bir kısım parsellerin ise halen borçlu adına kayıtlı olduğu, bir parselinde dava dışı bir kişi adına kayıtlı olduğu gerekçesiyle bu parseller yönünden davanın reddine, diğer davalıya satılan taşınmaz yönünden ise baba-oğul olmaları nedeniyle bu parsele yönelik davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu- 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücretinin maktu olarak belirlenmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının görülebilmesi için, tasarrufun iptali istenilen işlemin borcun doğumundan sonra gerçekleşmiş olması gerektiği- İptali istenilen işlemin icra takibi olması halinde, icra takibinin başlangıç tarihinin önemli olduğu-
Mahkemece, dava konusu taşınmazın 2004 yılında davalıların anneleri tarafından satın alındığı, davalı taşınmazı ipotek vererek kredi çekerek aldığı ve daha sonra annenin isteği üzerine kardeşine devredildiği işlemlerin mal kaçırma amacı ile yapıldığı kanıtlanmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmazın tapu kaydı üzerinde Aile Mahkemesi ilamının şerh verilmiş olması ve bu şerhin üçüncü kişileri bağlayıcı özelliğiyle onlar yönünden de hüküm ifade etmesi nedeniyle, davacı alacaklının "boşanma davası sırasında protokol ile dava konusu taşınmazı davalıya bırakılması" sebebiyle tasarrufun iptali davası açmakta "hukuki yararı" olduğu-