Daire'nin bozma ilamı maddi hataya dayalı olup, Anayasa Mahkemesinin 10/02/2016 tarih ve 2015/96 Esas - 2016/9 Karar sayılı kararı ile 6100 sayılı HMK.nun 20. maddesinde belirtilen “bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten” ifadesinin iptal edilmesi nedeniyle belirtilen bu hususların re'sen gözetilmesi gerektiği dikkate alındığında, bozmaya uyulmuş olması, taraflar lehine usulü kazanılmış hak oluşturmayacağı gibi, kararın şikayetçi tarafından temyiz edilmesi halinde dahi aleyhe bozma ilkesinin nazara alınamayacağı-
İcra müdürlüğünce, 28/09/2015 tarihi itibariyle yapılan iki dosya borcu hesabı incelendiğinde; ilk hesaplamada tahsil harcı ile masraf kalemlerinin yer aldığı, bozma sonrası yaptırılan ve hükme esas alınan hesaplamada ise, tahsil harcının hesaplanmadığı, masraf kaleminin ise eksik hesaplandığı, bu haliyle aynı tarihli iki dosya borcu hesabı arasında çelişki olduğu görüldüğünden, taşınmazın ihale yoluyla satıldığı tarih itibariyle güncel dosya borcunun yeniden icra müdürlüğü marifetiyle hesaplattırılarak, dosya borcunun tamamen karşılanıp karşılanmadığının tespiti ile satışı yapılan taşınmazın ihale bedeli ile dosya borcunun karşılanmasına rağmen satışa devam edildiği hususundaki fesih sebebinin yerinde olup olmadığının gerekçesiyle birlikte tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Meskeniyet şikayeti sırasında, İİK. mad. 22 gereğince verilmiş icranın durdurulması kararı bulunmadığından, taşınmazın ihaleye çıkartılabilmesi için, meskeniyet şikayetine konu ilamın kesinleşmesinin beklenmesi gerekmediği gibi bu hususun İİK'nun 134. maddesinde düzenlenen ihalenin feshi nedenleri arasında da yer almadığı-
İhalenin feshine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerek nitelik gerekse miktar yönünden temyizi kabil bulunduğu temyiz istemi süresinde bulunduğu anlaşıldığından temyiz yolu kapalı verilen BAM kararının hatalı olduğu- Borçlu şirket tarafından süre tutum dilekçesi ile istinaf üzerine, kamu düzeni ile sınırlı olarak inceleme yapılması gerektiği-
İlk derece mahkemesince, birleşen dava dosyası yönünden ihalenin feshi isteminin reddine, asıl dosya bakımından ise, ihalenin feshi nedeni olarak ileri sürülen kıymet takdirine ilişkin itirazların, konusunda uzman bilirkişi marifeti ile keşif yapılmak suretiyle incelenerek, taşınmazın tespit edilecek değerinin, ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması halinde ihalenin feshine, muhammen bedelin altında olması halinde ise, zarar unsuru oluşmayacağından ihalenin feshi isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, anılan husus gözardı edilerek, hem asıl hem de birleşen dosya yönünden şikayetçi borçluya kıymet takdir raporunun usulsüz tebliğ edildiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
İhalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi halinde mahkemenin davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkum edeceği, Yasa'nın bu hükmünün emredici nitelikte olup kamu düzenine ilişkin bulunduğundan mahkemece re'sen uygulanması gerekeceği, Hukuk Genel Kurulu'nun 06.10.2004 tarih ve 2004/1-433 esas sayılı kararında da benimsendiği üzere kamu düzenine aykırılıkta aleyhe bozma ilkesi nazara alınamayacağından, mahkemece ihalenin feshi istemi reddedilen borçlu aleyhine para cezasına hükmedilmesi gerekeceği-
Karar düzeltme yolunun HUMK ile düzenlenen bir kanun yolu olup, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlaması ile yürürlükten kalkmış olduğu- Bölge Adliye Mahkemelerince verilmiş ve Yargıtay tarafından onanmış kararların şekli anlamda kesinleşmiş olduğundan karar düzeltmeye tabi olmadığı-
İİK'nin 134/2. maddesi uyarınca ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi halinde mahkemenin davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkum edeceği, Yasa'nın bu hükmünün emredici nitelikte olup kamu düzenine ilişkin bulunduğundan mahkemece re'sen uygulanması gerekeceği-
Kamu düzenine aykırılıkta aleyhe bozma ilkesi nazara alınamayacağından, mahkemece ihalenin feshi istemi reddedilen borçlu aleyhine para cezasına hükmedilmesi gerektiği-