Mahkemece, şikayete konu muhtıranın, haricen ödendiği ileri sürülen ve ihale bedelleri toplamını içeren kısımları yönünden iptal edilerek; icra müdürlüğünce yapılan tahsilatlar yönünden ise, takibin sadece borçlulardan biri için iptal edildiği ve diğer borçlular açısından devam ettiği dikkate alınarak, adı geçen borçlu adına yapılan ve İİK'nın 361. maddesi kapsamında iadesi istenebilecek tahsilatların tespiti için gerektiğinde bilirkişiye de başvurulmak sureti ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
İhalenin feshi istemi, HMK'nin 308/2. maddesinde belirtilen tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir dava olmadığına göre, ihalenin feshi davalarında davayı kabul mümkün olup, kabulün hukuki sonuç doğurması için borçlu tarafından yapılan şikayette hem alacaklı hem de ihale alıcısının davayı kabul etmesi gerekeceği-
Her ne kadar ihalenin geçerliliği için elektronik ilan zorunlu ise de somut olayda icra dosyası arasında E-Satış Portal İhale Yayın B.si Raporunun mevcut olduğu, üzerinde tarih ve saatin yer aldığı, yayına girme ve yayından kalkma tarih ve saatlerinin açıkça yazılı olduğu, kaldı ki elektronik ortamda onbir kişinin pey sürdüğü, bilgilerinin açık olduğu, tutanağın usul ve yasaya uygun oduğu ve yine bunun dışında da ihalenin feshini gerektirecek başka bir hususun da bulunmadığı görüldüğünden ilk derece mahkemesince ihalenin feshi isteminin reddine dair verilen kararın yerinde olduğu-
İhalenin feshi istemi, HMK'nun 308/2. maddesinde belirtilen tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir dava olmadığına göre, ihalenin feshi davalarında davayı kabul mümkün olup, kabulün sonuç doğurması için, borçlu tarafından yapılan şikayette hem alacaklı hem de ihale alıcısının davayı kabul etmesi gerekeceği-
İhalenin feshinin, kural olarak ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde istenebileceği, ancak, kendisine satış ilanı tebliği gerekip de satış ilanı tebliğ edilmeyen veya usulsüz tebliğ edilen ilgili açısından şikayet süresinin ihaleyi öğrendiği tarihten başlayacağı-
Davanın esasıyla ilgili olarak, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verileceği-
Borçlunun ihalenin feshi talebinde hak düşürücü sürenin geçtiği ve bu durumun icra mahkemesince de tespit olunduğu değerlendirilmeden, anılan şikayetin hem süreden hem de esastan reddolunmasının doğru olmadığı-
Feshi istenilen taşınmazın muhammen bedelinin üzerinde satıldığı görülmekte ise de satış ilanı ve kıymet takdiri tebliğlerinin usulsüz olduğu ve şikayetçinin kıymet takdirine itiraz ettiği anlaşıldığından, mahkemece, fesih nedeni olarak ileri sürülen kıymet takdirine ilişkin itirazlar konusunda uzman bilirkişi marifeti ile keşif yapılmak suretiyle incelenerek, ihale konusu taşınmazın değerinin belirlendiği keşif tarihi esas alınmak suretiyle tespit edilecek değerinin, ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması halinde ihalenin feshine karar verilmesi, muhammen bedelin altında olması halinde ise zarar unsuru oluşmayacağından ihalenin feshi isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Müflis, ihalenin feshi davası açabilirse de, mahcuzun iflas masasına dahil olan mallardan olması nedeni ile satış ilanının, iflas idaresi yanında müflise de tebliğinin zorunlu olmadığı- Satış ilanının müflis şirket adına iflas idare memurlarına usulüne uygun olarak tebliğ edildiği anlaşıldığından, bu hususun ihalenin feshi nedeni yapılamayacağı- K. takdirine ilişkin tebligat usulsüzlüğü iddiasının ise, ilgilisince ileri sürülmedikçe mahkemece re'sen incelenemeyeceği-
Daire'nin bozma ilamı maddi hataya dayalı olup, Anayasa Mahkemesinin 10/02/2016 tarih ve 2015/96 Esas - 2016/9 Karar sayılı kararı ile 6100 sayılı HMK.nun 20. maddesinde belirtilen “bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten” ifadesinin iptal edilmesi nedeniyle belirtilen bu hususların re'sen gözetilmesi gerektiği dikkate alındığında, bozmaya uyulmuş olması, taraflar lehine usulü kazanılmış hak oluşturmayacağı gibi, kararın şikayetçi tarafından temyiz edilmesi halinde dahi aleyhe bozma ilkesinin nazara alınamayacağı-